Takvimler 15 Temmuz 2016 tarihini gösterdiğinde, tüm yurt çapında ve özellikle İstanbul’da akşama doğru bir hareketlenme gözlenmekteydi. Bilhassa köprü üzerindeki askeri hareketlenme ilk göze çarpan hareketlenme olarak hafızalarda yerini almıştı bile. Asker adeta düşmana karşı sipere yatmış ve köprüdeki giriş çıkışları denetliyor, hatta o kadar ki, İstanbul‘dan çıkışlar serbest ve fakat girişler yasaktı. Adeta İstanbul’un ikmal yolları kesilmek isteniyordu, hatta kesilmişti.
İnsanlar bir kaos içersinde neler olup bittiğini anlamaya çalışırken, Recep Tayyip Erdoğan’ın Canlı Telefon konuşması vasıtasıyla bazı TV kanallarından yaptığı sokağa çıkın, meydanları tutun, Kışla önlerini kapatın, Hava meydanlarını doldurun. Bu yapılanlar Devlete karşı bir ayaklanmadır, Demokrasimize darbe teşebbüsüdür yönlü konuşmaları hemen karşılık bulmuştu. Ülke çapında ve özellikle İstanbul’da insanlar oluk oluk meydanlara çıkarken, Vatansever insanlarımız da hava alanlarını, köprübaşlarını, şehir meydanlarını, yolları ve askeri kışlaların önlerini insanlarla, ağır vasıtalarla kapatarak barikatlar oluşturuyor ve Demokrasi düşmanı satılmış, militarist zihniyetlere meydan okuyor ve hatta ölümüne direniyorlardı.
Bu arada bazı asalakların ve Fetö taraftarlarının da marketlerde makarna kuyruğu oluşturmaları, yanı sıra ATM önlerinde de paralarını çekme kuyrukları oluşturduklarına şahit olduk. Çünkü onlar için midelerinin ve ceplerinin dolu olması vatandan ve Demokrasimizden daha önemliydi.(!) TV. ler ve Radyolara asker kılıklı Fetö ajanları çoktan el koymuş ve fakat suçluluk karmaşasından olsa gerek yeterince disiplini sağlayamamış ve şaşkın bir haldeydiler. İstanbul’un her yerinde olduğu gibi Kısıklıda da oldukça büyük bir kalabalığın en önünde genç bir insan sağa sola koşuyor ve yüksekçe bir yere çıkarak topluluğu köprüye doğru yönlendirirken; ‘’Arkadaşlar bu vatan bizimdir. Bu vatanı bizden hiç kimse alamaz. Şu anda köprüde büyük bir sorun var. Ne oldukları pek bilinmeyen bir kısım askerler köprüyü trafiğe kapatmışlar giriş ve çıkışlara müdahale ediyorlar. Köprüyü mutlaka almalıyız. Devlete karşı yapılan bu kalkışmayı mutlaka durdurmalıyız.’’
İşte, kalabalığı Köprüye yönlendirerek kalkışmanın bel kemiğini kıran bu genç, Tayip Erdoğan’ın sadık dostu Erol Olçak’tı. Köprüye geldiklerinde sipere yatmış olan asker, adeta düşman görmüşçesine kalabalığın üzerine mermi yağdırmaya başlamıştı. Erol Olçak yine en öndeydi ve kalabalığa moral vererek; ‘’Arkadaşlar bu bir darbe girişimidir. Bu hain kalkışmaya ölümüne mani olmalıyız. Allah bizimledir. Milyonlar bizimledir’’ Diyerek köprüye doğru koşuyor ve binlerce yiğit insan da Erol Olçak’ı takip ediyorlardı. Daha sonra adı 15 Temmuz köprüsü olacak olan köprüye bir insan seli akmaktaydı. Yine en önde Erol Olçak ve biricik oğlu Abdullah Tayyip Olçok olduğu halde.
O anda köprüden yeniden bir yaylım ateşe açıldı. Yüzlerce vatan evladı, vatan için, din için, millet için şehit olurken, yine Erol Olçak ve oğlu Abdullah Tayyip Olçak en öndeydiler ve adeta (siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın) diyerek şahadete koşuyorlardı. Baba oğul köprü şehitlerinin ilkiydiler. İşte şehit Erol Olçak ve oğlu Abdullah Tayyip Olçak böyle yiğit ve böyle kahraman vatanseverlerdendi.
Vatan için, millet için, din için şahadet şerbetini içen bu kahramanlarımıza daha sonraları SP li bir Milletvekili, Cihangir İslam’ın TBMM kürsüsünden sarf ettiği sözler oldukça yaralayıcı ve hainane idi; ‘’15 Temmuz sadece iki Batılın kapışmasıydı.’’ Hani derler ya: yiğidi kılıç kesmez bir kötü söz öldürür. Öyle bir şey…
Erol Olçak Çorum doğumlu ve İmam Hatip Çıkışlı Çerkez kökenli bir yiğit evlâdımızdır. İstanbul Üniversitesi Estetik sanat bölümünü bitirdikten sonra, sırasıyla Slayt reklam, Rakka reklam ve Ajans E yi kurarak Tayyip beyin dikkatini çekmişti. 1994 seçimlerinde Tayyip beyin reklam işlerini üslenip başarılı bir çalışmayı müteakip İstanbul Ulaşım A.Ş. de basın danışmanı olarak görev aldı. 1995 yılına gelindiğinde ise Belediye Başkanı Tayyip Beyin dikkatini yine celbetmiş ve bu defa Tayyip Beyin basın danışmanlığına getirilmişti.
Erol Olçak samimi, sevecen ve cana yakın bir insandı. Vatan, millet, din ve insan sevgisiyle dopdoluydu. Liderine ölümüne bağlı olduğu için Evlâdının adını Abdullah TAYYİP koymuştu. Tıpkı Tayyip Beyin, Erbakan hocamıza bağlılığından ve sevgisinden dolayı oğluna NECMEDDİN Bilal adını koyduğu gibi.
Erol Olçak, Ak Partinin adını ve logosunu tasarlayan bir insan olduğu gibi, Ak Partiyi iktidara, Tayyip beyi de Başbakanlığa taşıyan ‘’Durmak yok yola devam, Aynı yoldan geçmişiz biz, ve Bayrak’’ sloganlarının da kaşifidir. Tayyip Beye ölümüne bağlıydı. Onun sır kâtibi can yoldaşıydı. Tıpkı Cihan Padişahı cennet mekân Yavuz Sultan Selim Hanın can yoldaşı, sır kâtibi, Nedimi Hasan Can gibi.
5 Genel seçimde, 3 yerel seçimde, 2 halk oylamasında ve bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde olmak üzre tam 11 seçimde Tayyip beyin ve dolayısıyla AK Partinin Reklam işlerini omuzlamış ve başarıyla yürütmüş fedakar olduğu kadar da cefakar bir mücahid di. Erol Olçak: çalışkanlığı, dürüstlüğü, vatan sevgisi, din sevgisi, Millet sevgisi ve liderine bağlılığıyla daha dünyada iken şehitlik makamına hazırlanmış bir insandı.
Tayyip Bey onun şahadet haberini alınca gözyaşlarına mani olamamış ve şöyle demişti; Erol benim kardeşimdi, can yoldaşımdı, dava arkadaşımdı Allah Rahmetiyle muamele etsin, Makamı cennet olsun.