Türkiye’nin geldiği nokta ve dünyadaki konumu hiç olmadığı kadar güçlü, hiç olmadığı kadar stratejik.  Ama bir o kadar içerde algı ters oranda olumsuz ilerliyor.  Dalgalara kapılır gibi algılara katılıyoruz hızla.

Oysa Türkiye Cumhuriyetin 100. yılını 21 ay sonra dolduracak. Yeni bir heyecan yeni bir vizyon çizmek için fırsat var önümüzde. 

Aslında devlet olarak, bütün siyasi yapılar olarak, halk olarak Cumhuriyet’in 100. Yılına hazırlanmamız gerekir.  Ama hiçbir hazırlığı ve hiçbir çabayı görmüyoruz. 

Benim şahsi görüşüm aslında Meclis’in Açılışının 100. Yılı Cumhuriyet’in ilanının 100. Yılından daha önemliydi.  Böyle bir konuyu hiçbir vizyon, hiçbir etkinlik, hiçbir ufuk çizecek hazırlığın dahi yanından geçmeden heba ettik. Bu konuda iktidar partisinin ve Meclis idaresinin ihmali olduğunu varsaysak bile muhalefet partilerinin gündemine hiç girmemesi ise daha dikkat çekiciydi.

Bu Meclis kurtuluş mücadelesi vermiş, yeni bir devleti kurulmuş ve yönetmiş,  Cumhuriyeti ilan etmşti oysa. Yani bugünkü Türkiye’nin varlığının vesilesidir.

Bu nedenle benim gözümde Meclis’in Açılışının 100. Yılında devletin, iktidar ve muhalefetin, SKT’ların, üniversitelerin, bilim dünyasının yeni bir vizyon ortaya koyması gerekirdi. Maalesef böyle bir imkân heba ve israf edilmiştir.

Hiç kimse korona virüs salgını bahanesinin arkasına sıvınmasın. Çünkü üç-beş konser ile üç-beş seminer ve konferansın iptali ile açıklanamaz bu durum.

Şimdi önümüzde Cumhuriyet’in 100. Yılı var. Fakat 21 ay sonra Cumhuriyet’in 100. Yılını dolduracak olmamıza rağmen hiçbir hava yok ortada. Belki üç-beş konser, üç-beş kutlama hazırlıkları yapılıyor olabilir. Dediğim farklı. Tam aksine yeni bir vizyon yeni bir ufuk, yeni bir atılım sözünü ettiğim.

100 yıl önce Meclis’in açılışı ve Cumhuriyetin ilanı varoluş mücadelemizdi. Bugün bu vizyonun üzerine çıkma zorunluluğu vardır.

Meclis’in Açılışının 100. Yılı konusunda kaçırdığımız fırsatı Cumhuriyet’in ilanının 100. Yılı konusunda kaçırmamalıyız. Bir tarafta toplumun dâhil edileceği yeni bir heyecan oluşturulmak zorundadır.  Bu heyecanın göbeğinde toplumun bütün kesimleri ile birlikte devlet olmalıdır. Devletle birlikte siyasi partiler, STK’lar, üniversiteler, bilim dünyası, spor dünyası, kültür-sanat dünyası, ekonomi-sanayi, ticaret dünyası olmalı. Hepsinden önemlisi teknoloji ve siber dünya olmalıdır.

Bu heyecana bütün Türk dünyası ve İslam dünyası dâhil edilmelidir özellikle.

Ama biz bu heyecanı duymamız gerekirken Türkiye’de neleri tartışıyor, hangi gündemlerle uğraşıyoruz?

Eğer önümüzdeki 2023 vizyonunu da lüzumsuz boş gündemlerle heba edersek kimseye mana bulmamıza gerek yoktur. Başta iktidar olmak üzere başta bütün siyaset kurumları ve devlet bu konuda sorumludur.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…