Takvim yaprakları bize 24 Temmuz'un Basın Bayramı olduğunu söylüyor,

söylemesine de, ortada kutlanacak bayram kalmadı!

Gazetelerin kapandığı, gazetecilerin işsiz kaldığı dönemlerdeyiz.

24 Temmuz dayanışma günüdür bizim için.

Ayrıca şu bir gerçek ki,

Gazeteciler, çalışma yeri, zamanı belli olmayan ve gerçekte tatil hakkı bulunmayan tek meslek sahibi.

Yıpranan, yıpratılan ve her şeyin sorumlusu görülerek cezalandırılan gazetecilerin,

ülkemizdeki çalışma koşulları dünya standartlarının çok altında.

Kendilerinden çok şey istenen ve beklenen meslektaşlarımız bugünkünden daha fazlasını hak ediyor.


 

Nasıl ki, 112 yıl önce sansüre direnen meslektaşlarımız gerçek bir gazetecilik patlaması yapılmasına öncülük ettiyse,

Türk Basını her bir çalışanıyla 4 yıl önce 15 Temmuz gecesindeki duruşuyla da yeni bir gazetecilik patlamasına imzasını attı.

Demokrasi sınavından alnının akıyla çıkarak kaybettiği itibarını, güvenini geri kazanma adına büyük adım attı.

Bir anlamda kötü sicilini temizledi..


 

Sadece İstanbul'da, Ankara'da değil Anadolunun dört bir yanındaki meslektaşlarımız o gece birer Hasan Tasin, Hasan Basri Çantay, Mustafa Necati gibiydi.

Çünkü o gece gazeteciler işini tam yapmasaydı, 15 Temmuz'u anlatmak bugünkü kadar kolay olmayabilirdi.

Tarihi vesika niteliğindeki görüntüler, fotoğraflar ortaya çıkmayabilirdi.


O gece bir de şehit veren Türk Medyasıyla

iftihar eden tek bizler değiliz,

eminim sizler de gurur duydunuz bizim gibi basınla..

bu vesileyle, o gece şehit verdiğimiz Yeni Şafak'tan foto muhabiri arkadaşımız Mustafa Cambaz başta olmak üzere şehitlerimizi ve geçtiğimiz gün ani vefatıyla bizleri üzen Otağ Fırıncıoğulları kardeşimizi de rahmet, gazilerimizi minnetle anıyorum.


 

Bizim ülkede basın özgürlüğü kimilerince bilerek veya bilmeyerek kişisel özgürlük olarak algılanıyor.

Türkiye Cumhuriyetinin itibarını zedeliyor.

devletin sırlarını ifşa ediyor, terör örgütlerinin sesine dönüşüyor,

ülkenin Cumhurbaşkanına, milletin temsilcilerine küfür ediyor, hakaretler yağdırıyor..

Millli ve manevi değerlere saldırıyor.

Yetmiyor,

Kişilerin yatak odalarına giriyor, tehdit ve şantaja başvuruyor.

Sonra da gazetecilik kimliğine sığınıyor!

Yok böyle bir özgürlük dünyanın hiç bir ülkesinde..

Olmamalı da..

Çünkü, özgürlük suçun başladığı yerde biter!

Bizler

Basını ve gazetecisi özgür bir ülke istiyoruz.

Bunu ülke demokrasinin daha güçlü kılınması için istiyoruz.

Halkın haber alma hakkı için istiyoruz.

Basının aslında yerinde kullanılırsa büyük bir güç, büyük bir silah olduğunu

dört önce bu kez de 15 Temmuz'da gördünüz.


Bu ülkenin güzel insanları

Sizlerden ricamız

Bu gücü, millet yararına kullanmayanlara prim vermemeniz.

Basın özgürlüğünü şahsi özgürlüğü olarak görüp milletin değerlerine,

insanların özel hayatlarına saldıranların tehdit ve şantajlarına boyun eğmeyin.

Destek vermeyin, dikkate almayın, okumayın, tıklamayın, reyting yaptırmayın bu pespaye şarlatanlara..


Bunu başardığınızda

pimi çekik bombaya benzer asalaklar kendi kendilerini kısa sürede imha edecektir

Böylece hem ülke, hem basın camiası kurtulacaktır kanserli hücrelerinden.

Ülke çıkarı, toplum çıkarı bunu gerektirir.

Hak ve Hakka inananların bu adımı atacaklarına inancımız tamdır.


Diyeceğim şu;

Basın özgürlüğü noktasında hangi ülke olursa olsun farketmez.

Gazetecilerin karşılaştığı sorunlar birbirinin benzeri.

Hem öyle bir dönemdeyiz ki

kim gazeteci, kim gazeteci değil ayırt edilemez hale gelindi.


Bunu şundan söylüyorum.

Tam bir gayya kuyusu olan feybusk ve tivittirde güzel türkçemizi de katlederek itibar suikastı yapanlara

'gazeteci' muamelesi yapılması bizim gücümüze gidiyor.

Bu asalaklardan hemen herkes yakınıyor, lâkin mücadele çağrımıza sessiz kalıyor!

Dostlar

Sosyal medyadaki bilgi kirliliğine karşı tek çare, kamu yayıncılığını güçlendirmektir.

Kamu yayıncısı kuruluşların gerçek sahibi halktır, millettir.


İşte biz gerçek gazeteciler bu yüzden sansür değil, iyiyle kötünün ayırt edilmesine imkan sağlayacak basın meslek yasası istiyoruz.

Çünkü günümüzde ve gelecekte gazetecilik, bugünün sözde gazetecilerine bırakılacak kadar değersiz bir meslek dalı değildir.

Bu noktada bizim çatı örgütümüz ve benim genel başkanlığını üstlendiğim Marmara Gazeteciler Federasyonu ile Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu'nun girişimleri ve sürekli dile getirdiği mleslek yasasının takipçisiyiz ve bu konuda ısrarcıyız.


Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı sayın Fahrettin Altun'un katılımıyla yapılan ve Konfederasyon Başkanımız Nuri Kolaylı'nın Anadolu Basını adına yer alarak sorunlarımızı dile getirdiği Basın Mensuplarının Haklarının İyileştirilmesi Çalıştayı”nı bu yolda atılan ciddi adım olarak görmekteyiz.

Meslek caimamız adına yakın gelecekte bunun sonuçlarını alacağımızı umut ediyoruz.


Son olarak özellikle vurgulamak isterim ki,

Kamu yayıncılığı, yani halkın çıkarları noktasında yayın yapan gazete ve gazeteciler mutlaka desteklenmeli.

Özgür basının adresi yerel basındır.

Kurtuluş Savaşının fazilet adaları olarak tanımlanan Anadolu Basınıdır

Yerel basın susarsa, Türkiye susar.

Özgür basını savunmak, desteklemek herkesin görevidir.

Özgür ve tarafsız basın hepimizin güvencesidir.

Bunun yolu da Basın Meslek Yasasından geçmektedir.

Bu yasanın ülkemize kazandırılması bağımsız, yerli ve milli bir medyanın da önünü açacaktır.

Ayrıca algı ve provakatif bilgi merkezlerine dönüşen sosyal medya ile ilgili yasal düzenleme çalışmalarını temiz medya, temiz toplum adına önemsiyor ve destekliyoruz.

Hem bilgi kirliliğine yol açan, hem de her türlü melanet tohumlarının saçıldığı bir mecra haline dönüşen sosyal medyayı kendilerine

Siz "gazetecilik bitti" diyenlere asla itibar etmeyin.

Hakikati arayanlar için gazetecilik asla bitmez.

Hak ve Hakikatın peşindeysek eğer işini iyi yaparak tarihe notlar düşen hakiki gazetecilere sahip çıkacağız.

Bunu karanlık günler yaşamama adına yapacağız.

Bunu ülkemizin geleceği adına yapacağız.

ve bir düzeltme yapmam gerek tarihe not düşme adına.

24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı  veyahut Gazeteciler Günü değildir.

Milletvekilleri, Belediye Başkanları veya kamu kurum kuruluşlarından gönderilen mesajlar, kutlamalar yanlış bilgi ve algılar sonucudur.

Resmi yerlerden gelen bu mesajlar bilgi kirliliğine de yol açmakta, günün anlam ve önemini değiştirmektedir.

Tıpkı, bir delinin kuyuya taş atmasıyla ortaya çıkan "21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü" gibi. Sıfat sahipleri, son 5-6 yıldır o tarih geldiğinde kutlama yarışına tutuşuyor olmayan günü!

24 Temmuz da Bayram idi 1971'e kadar. Gazeteciler Cemiyetleri o tarihe kadar "Basın Bayramı" olarak kutladı.

Ancak 1971'deki askeri darbeden sonra gazetelere baskıların artması ve gazetecilerin haklarında kısıtlamalar getirilmesi üzerine "Basın/Gazeteciler Dayanışma Günü"ne dönüştü. 24 Temmuz..

O gün, bugündür de "Basın Dayanışma Günü"dür 24 Temmuz.

ayrıca 24 Temmuz'un anlamını aşağıdaki linkte tıklayıp Gazeteciler Cemiyeti resmi internet sitesinden okuyabirliniz

http://bgc.balikesir.gen.tr/Tr/Default.asp?PageID=132

(*) Gazeteciler Dayanışma Günü konuşmam