BİR süredir herkes gibi ben de Türkiye’nin nereye gittiğini merak ediyorum. “Seçimlerin sonucu ne olacak?” gibi gündelik sorular değil, dünyanın Türkiye’ye biçtiği rolü ve ülkemizin nasıl şekillendirileceğini merak ediyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 2000’lerin başında yere göğe sığdıramayan New York Times, tam olarak ne zaman 180 derece dönüp en sıkı Türkiye muhalifi oldu? Kafamı kurcalıyor mesela.

★★★

Devlet Bahçeli’nin hamlesiyle Ecevit hükümeti erken seçime zorlanmadan önce de dış basında rüzgâr bugünü andırırcasına dönmüştü.
New York Times’ın Türk liberalleri tarafından çok sevilen o dönemki Türkiye muhabiri Stephen Kinzer ise “Hilal ve Yıldız” kitabında abartılı bir şekilde Bülent Ecevit’i eleştiriyordu. Kinzer’a göre Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun en büyük sorumlusu bütün tarih boyunca Ecevit’ti. Kitabın sonuna bir sorumlular listesi koyup Ecevit’i en başa yerleştirmişti.
Ecevit’in kuşkusuz onlarca kusuru vardı ama gerçekten Türkiye’de en büyük kötülüklerin tek sorumlusu o olabilir miydi ABD’nin Ecevit’ten vazgeçmesine denk düşen bu abartılı iddiayı taşıyan kitap, Türkiye’de de liberallerin en sevdiği yayınevi İletişim’den çıkmıştı. Ya yabancı muhabirler kendi ülkelerinin başka hükümetler hakkındaki hassasiyetini çok iyi okuyorlar ya da bazı gazeteciler olayları olmadan yazıyor.

★★★

BATI MEMNUNDU

Türkiye’de FETÖ kumpasları yaşanırken, Ergenekon-Balyoz davalarında insanların hayatı kararırken, 2011 yılında 100’den fazla gazeteci hapisteyken Batı basınının ülkemizdeki demokrasi ve insan haklarıyla ilgili bir hassasiyeti yoktu. Türkiye eleştirileri ancak küçük sağcı gazetelerde kırk yılda bir çıkıyordu.
Ama Batı’daki merkez medyada FETÖ ve operasyonları övülüyor, Türk askerinden düşman diye söz ediliyor, bu ülkenin çimentosu insanlar “seküler elit” diye küçümseniyor, cumhuriyet kazanımlarının yerle bir olmasına alkış tutuluyordu.

★★★

Ne zaman ki Türkiye siyasetinde iç kırılma yaşandı, Erdoğan aleyhindeki haberler de yabancı gazetelerde artmaya başladı. Tesadüf mü? Zamanlama manidar mı? Zira FETÖ etkinliğindeki Türkiye’nin gidişatı tam da Batı’nın hareket alanını belirlemeye çalıştığı modele uygundu. Kırılma yaşanınca ezber bozuldu.

★★★

ŞOK ÜSTÜNE ŞOK
Devamında şoklar ardı ardına geldi. Muazzam bir örgütlü çalışmayla kaset savaşlarının yaşandığı 17-25 Aralık olayı, 15 Temmuz darbe girişimi, Reza Zarrab olayının abartılı bir davaya dönüşmesi arka arkaya tarihin kendi doğal gelişimi içinde olmadı herhalde.
Türkiye’yi derinden etkileyen şoklarla eşzamanlı olarak dış politikamızda da belirgin değişimler oldu. Rusya’yla kurulan işbirliği, şüpheli uçak düşürme olayı ve daha da büyük bir soru işareti olan Rusya Büyükelçisi’nin vurulması gibi sabotajlara rağmen bozulmadı. Dahası Türkiye, kendi başına buyruk, Batılının gözünde “cüret” ederek Afrin operasyonu gibi adımlar attı.

★★★

SON TUZAK DA BOZULDU!

Dünyada yeni bir blok kurulduğuna dikkat çeken, Rusya ve Çin’le yakınlaşılması gerektiğini savunan ilk isim Tuncer Kılınç Paşa’ydı ve Ergenekon’dan tutuklanıp hapis yatmıştı; hatırlatırım.
Belli birtakım yerlerde karar verildi ve Erdoğan’ın üzeri çizildi. 2013’ten beri Türkiye üzerinde bu oyun oynanıyor. Kaset operasyonları, darbe; ama Erdoğan en imkânsız senaryodan bile kurtuluyor.
Sanki Erdoğan’ın gidişi için son umut 24 Haziran seçimleriydi ancak “Batılı, centilmen, demokrasi ve insan haklarına saygılı” Abdullah Gül’ün adaylığı da tutmadı.
Ben merak etmeye devam ediyorum, Türkiye’yi şimdi ne bekliyor?

★★★

OYUN BÜYÜK, TEZGAH KİRLİ
Sevgili meslektaşımız Oray Eğin Habertürk'teki köşesinde bugün, yukarıda okuduklarınızı yazmış.
Kim imza atmaz böyle bir yazının altına.
Mesele 
Recep Tayyip Erdoğan meselesi değil.
Mesele 
Türkiye'nin yönetimini Türklere bırakmama meselesi..
Mesele 
Türkiye'nin geleceği meselesi..
Oyun büyük, tezgah kirli.
Hem de tahminlerin ötesinde...
Yoksa sen daha farkında değil misin?
★★★
Beraat edip kurtuluşa erenlerden olmamız dileğiyle 
kandilimiz mübarek olsun..
30 Nisan 2018 | Balıkesir | Ramazan DEMİR