“Benim yaşım 9, annemin beş yıl önceki yaşı benim yaşımın üç katı. 3 yıl sonra benim yaşım ile annemin yaşının toplamı kaçtır?”

“Haftada 3 gün spora giden Ahmet, 5 ayda kaç gün spora gitmiş olur?”

Bir ayda kaç hafta olduğunu bile zor cevaplayanlar çoğunlukta olacaktır, aman sorularda şaşırmayın, haftada 3 gün ise 5 ayda kaç gün; beş yıl önceki yaş iye 3 yıl sonraki yaşlar falan filan…

İki soru örneği verdik başlarken.

İlköğretim üçüncü sınıf öğrencilerinin çözmek zorunda olduğu günlük okul ödevlerine bir örnek.

Lise son sınıf öğrencisine sorsanız azımsanmayacak derecede çuvallayan çıkacaktır kuşkusuz.

İlköğretim 3 dediniz mi, sekiz dokuz yaşında çocuk bunlar… Hatta 66 aylık okula başladı mı 100 aylık çocuklar..

Öylesine muhteşem bir öğretim sistemimiz var ki 100 aylık oyun çocuklarına böylesine kazık sorularla yükleniyoruz.

Sonra bekle de gelsin başarı!

Finlandiya’da bu yaştaki çocuklar okula servisle gitmiyor. Caddede karşıdan karşıya kendisi geçiyor. El becerisini geliştiriyor, birlikte bir şeyler yapmanın ne olduğunu öğreniyor, doğayı keşfediyor ve en önemlisi bol bol oyun oynuyor.

100 aylık bebeklere üniversiteye giriş sınav sorusu gibi matematik yüklemesi pardon zorlaması yapılmıyor.

Finlandiya’da çocuklar hayatı tanıyarak büyüyor.

Burada çocuklar akılalmaz ve inanılmaz bir ders manyaklığıyla çocukluklarından oluyor, hayatı daha başlarken ıskalıyor, oyun oynamadan, sokağa çıkamadan, on metre ötedeki bakkala bile tek başına gidemeden fanusta yaşar misali, servis-okul-ev arasında testler ve sınavlar hapishanesinin esiri oluyor.

Bu arada dün gazetelere yansıyan bir rapor vardı.

156 ülkenin yer aldığı ve Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan 2018 Dünya Mutluluk Raporu’nda bilin bakalım hangi ülke ilk sırada?

Finlandiya.

Finlandiya’yı Norveç, Danimarka, İzlanda ve İsviçre izliyor.

Türkiye geçen yıla göre beş basamak gerilemiş. 69 dan 74.lüğe düşmüşüz. Listenin orta sıralarından bir gıdım yukarıdayız diye sevinecek miyiz?

Okula böyle sorularla başlayan çocuğun okulu, dersi sevmesi, ileride severek başarılı olabilmesi mümkün olabilir mi?..

Bir ülkede çocuklar ve gençler mutluysa onların pozitif etkisi, ülkenin tümüne yansır. Türkiye’de çocukların ve gençlerin ne kadarı kendini mutlu hissediyor?

Hele hele ülkenin geneline baktığımızda siyaset içindeki gerilimli atmosfer, terör olayları, şehitler ve gün geçtikçe artan ekonomik sıkıntılara bakıldığında beş basamak gerileme şaşırtıcı mı?

Şaşırmamak gerek.

Ne yani 156 ülke alınmış incelemeye… 74 kere maşallah mı demek gerek?..

Eğitim ve öğretimi bu kadar yapboz haline getirip bu kadar ağır bir müfredatla çocukları daha ilköğretimde soğutan bizler ne yazık ki bir türlü farkına varamadık halen; gerçekten bir ulusu aydınlığa ve mutluluğa götürecek tek yolun eğitim olduğunu…

Lakin ne acıdır, üniversitelerimizde dahi kalite hızla düşüşte, çoğu yüksek lise halini aldı. Okumaya milletçe boşvermiş haldeyiz. Ülkenin İstanbul, Ankara, Hacettepe, Ege, Marmara, Anadolu, Atatürk, Çukurova, İTÜ, ODTÜ, KTÜ, Yıldız, Boğaziçi Üniversiteleri için 2019’da ayrılan toplam bütçe 9,2 milyar; tek başına Diyanet İşleri’nin bütçesi 10,5 milyar TL.

(Bu bütçeye rağmen bir de camilerimizde her Cuma ve bayram namazı çıkışlarıyla, teravih namazları sonrası cemaatten yardım toplanıyor ya… Diyanet o bütçeyle dahi cami imamlarını bu şekilde çaresiz bırakıyor ya, bu da ayrı bir konu elbet)

Tüm gençlerin hayalini süsleyen Boğaziçi Üniversitesi’nin 2019 bütçesi 0,3 milyar TL.sı imiş; iyi mi?

Mutluluk liginde gerilemişiz.

Ahval ve şerait buyken ilerlemesi nasıl mümkün olabilir ki?..

Sahi, çözdünüz mü yukarıdaki soruları…

Tüm gün okulda olan 100 aylık bebekler bunları çözmekle uğraşıyor.

Bekle de gelsin başarı!

Mutluluk liginde 74 kere maşallah!