Tuhaf değil mi? ABD Türkiye’ye Afrin Harekâtı ile birlikte birçok yüzünü aleni olarak gösterdi. O kadar kafa tuttu.

Önce Türkiye’yi oyalama taktiğine büründü ABD. Pentagon organizeli farklı sesleri yükselti. Her birim kendine göre Türkiye’yi uyutma taktiği, oyalama taktiği yürüttü. Bir taraftan Afrin’e uluslar arası boyut kazandırmak, bir taraftan İran’da olduğu gibi içimizde sosyal patlamalar planladı. İnsan hakları ve sivil katliamlar yaygarası yürütmeye çalıştı.

Dünyanın dört bir yanında ki keskin nişancıları Afrin’e topladı. Türkiye’ye vermediği silahları PKK, PYD, YPG ve DHPK militanlarına verdi. Özel kuvvetlerini tahkim etti. 20 yıldır eğittiği peşmerge unsurlarını derleyip getirdi. Türk Ordusu ve ÖSO birliklerini Afrin kırsalında, şehir merkezinde gafil avlama stratejileri izledi.

Yaptığı bütün manevralar Türkiye’nin kararlı tutumu ve stratejik hamleleri ile hiç acele etmeyen tavrı ile sabırla boşa çıkarıldı.

Ben buna rağmen hala Suriye’de ABD’yi neden gale aldığımızı anlamıyorum. Türkiye çöplüğüne geri dönmüştür. Bu çöplük ABD’nin ötmeye devam edeceği bir çöplük olmaktan çıkmıştır. Türkiye’nin kararlı tutumu, ısrarlı tutumu ve bunu izlediği stratejik hamleler ve kendi çapında da ki teknolojik üstünlükle ABD’yi bölgede risk almayacak duruma getirdi. Bunu zaten ABD Afrin’de korkak tavuk gibi kenara büzülerek bu arada da tarihinin en önemli bir olayını da yaşarak bekler durumda kalması gösteriyor. ABD’de deki Dışişleri Bakanlığı depremi tarihi dönüm noktasıdır. Kurdukları tuzaklara kendileri düşmüştür.

Afrin’de PYD, YPG, PKK, DHPK ve IŞID ABD’ye güvenmeyeceğini anlamıştır. Nasıl ki Türkiye’nin kararlı tutumu ile bir gecede bütün unsurlarını Afrin’den çekmiş ve PYD-YPG-PKK unsurlarını yüzüstü bırakmıştır. O gün ABD’nin Suriye’de Kuzey Irak’ta işi bitmiştir.

Türkiye kesinlikle Afrin harekâtı sonrası ABD’yi bölgede kale almadan yoluna devam etmelidir. Kararlı tutumunu sürdürmelidir. Yerel işbirliklerine daha fazla önem vermelidir. Bu Türkiye’nin ve bölgenin beka sorunudur. Beka sorunu haline getiren İngiltere’dir. ABD’dir. Fransa’dır, Almanya’dır. Beka sorunu haline getirenlerle bu konu çözülemez. Türkiye Bölge’de Ağabeylik unvanını geri almalıdır.  Afrin sonrası bunun için önemli bir imkân çıkmıştır.

ABD’nin şu an elinde dünyanın en büyük nükleer bomba gücü bulunabilir. Unutulmasın ellerinde ki nükleer gücün teknolojisi 19870-80’lerden kalmadır. Doğrudur dünya da silah üstünlüğü ve silah teknolojisi ileride olmak en önemli liderlik özelliğidir. İnsanlık var olduğu günden bu yana bu böyle olmuştur. Devrin askeri silah teknolojisi en ileri olan dünya lideri olmuştur. Bu Roma içinde öyledir, Cengiz Han içinde, Atilla içinde, Osmanlı içinde, Selçuklu içinde, Çin içinde öyledir. Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin başarısı da İkinci Dünya Savaşı’nda ABD cephesinin başarısı da ondandır.

Teknolojiyi elinde bulunduran her zaman her alanda güçlenir.

Bugün için Türkiye belki teknolojik üstünlükle ilgili arpa boyundadır. Fakat arpa boyu da önemlidir. Dönüşüm noktasıdır.

ABD ile görüşmeler devam ederken Nevşehir’de bir F16 eğitim uçağımız düştü. Arızanın ne olduğunu bilmiyorum. Fakat bu görüşmeler devam ederken bu olayın gerçekleşmesini nasıl okumak gerek bilmiyorum. ABD’nin Afrin Harekâtı devam ederken Türkiye’yi sıkıştırmaya yönelik ve gözdağı için bazı teknik imkânları kullanarak oyunlar oynayacağı üzerinde durulmuştu. Bu onlardan değildir inşallah. Yoksa basit ve eskimiş uyarı metodu ABD’nin başına farklı kaileler açacaktır.

ABD kumdan çıkardığı kafasını Mümbiç ile Türkiye’ye tekrar diklenmeye başladı. Elindeki PYD, YPG-PKK hatta rejim güçleri de dâhil hiç kimseye güvenemeyeceğini bilmelidir. Türkiye’nin savaş taktiğinin tarihi geçmişini anlamakta ciddi sıkıntı çekiyor. Böyle giderse Afrin’de büyük bir direniş bekleyen ABD’nin umutları Mümbiç’te, Kobani’de Sincar’da da nasıl tükeneceğini de anlayamayacak.

ABD şunu unutmayacak. Afrin Harekâtı ile 100 yıldır hayalini kurduğu ve gerçekleşmesine ramak kalan enerji koridoru hali bitmiştir. Türkiye’ye bu konuda açtığı savaşı kaybetmiştir.

ABD’nin boş durmayacağı muhakkak. Fakat bu Türkiye açısından beklenmeyen şeyler değil. Galiba 5 Bin yıllık devlet geleneği bu beklenmeyen gelişmelere karşı da hazırlıklıdır. Bekleyip göreceğiz.

NOT: Yazıyı kaleme aldığım sırada Google’nin haber portalında Kamil Elibol’un Sözcü’de bir haberi gözüme çarptı. Mor Beyin tuzağını ortaya çıkaran avukat olarak adını ünlenen ve Saadet Partisi Antalya İl Siyasi İşler Başkanı Avukat Ali Aktaş’ın 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le Ayazağa Kasrı’nda ki görüşmesinin haberi gözüme çarptı. Abdullah Gül’e gaz veren bir görüşme. Öyle anlaşılıyor. Sayın Avukat bir nevi FETÖ mağdurlarının sesi gibi davranıyor. Bugünlerde bu işlerin çok su götürdüğüne şahit oluyorum. Şu unutulmasın piyasada bu işten umut tacirliği yapıp nemalanan grupların türediği görülüyor.

Kalın sağlıcakla…