Türkiye Afrin’de hedefine doğru kararlı ve ağır adımlarla ilerlerken, bu işleri başımıza açan, yıllardır müttefik gibi davranıp Birinci Körfez Savaşının peşinden her davranışı aleyhimize olan ABD’nin bir süredir bölgede sesinin çıkmaması enteresan değil mi?

Yoğun diplomasi trafiğinin yaşandığı geçtiğimiz haftalardaki görüşmelerin asıl perde arkasının ne olduğunu bilmiyoruz. Ama şu gerçek bilinir kadim devlet geleneği olan ülkeler-milletler elli-yüz yıllara hatta bin yıllara uzanan hedeflerine doğru bazen hızlanarak, bazen duraksayaraktan da olsa devam ederler. Duraksamaları hedeflerinden vazgeçtikleri anlamına gelmez. Fırsat kollama, güç toplama, hedefe doğru yeni yollar arama gibi amaçları vardır. Bazen de bin yıllık hedef için yüz yıl uyunması gerekebilir. Bazen Efendimizin Mekkelilerle yaptığı Hudeybiye Anlaşması gibi aleyhe görünen adımlar olabilir. O nedenle bugün için kar görünen yarın için zarar, bugün için zarar görünen yarın için kazanç olabilir. Her atılan adımın devamı hamleleri nasıl etkileyeceği iyi hesaplanmalıdır.

Bugün için Afrin, Mümbiç, Fırat’ın doğusu bizim için kemiğe dayanan bıçaktır. Bugün bu adım atılmaz ise yarının dönüşü yoktur. ABD bunu anlamıştır. Fakat ABD’nin bu anlayışı İngilizlerden devraldığı yüz yıllık planları yüz yıllık hedeflerinden vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Bu ABD’nin hedeflerine doğru giderken yol güzergâhı çizgisini etkiliyor sadece.

Biz Afrin ile uğraşırken ABD silahlandırdığı militanları önümüze koyarak kendini güvene almak için bölgede kabuğuna çekildi. İşin gerçeği biz sahada PKK-PYD-YPG, IŞID, Rejim Güçleri, İran ile mücadele ederken, masada ABD ile çözmek zorunda kalıyoruz. Savaşlar, mücadeleler sahada değil her zaman masadaki güce göre kazanılır. Sahadaki mücadele masadaki mücadelede ellerin güçlenmesi içindir. O nedenle masadaki mücadelede ellerimizin zayıflaması için bugünlerde sahadan neredeyse tamamen çekilen Mümbiç’i neredeyse kendi elleri ile teslim edecek ABD’nin hangi oyunun peşinde olduğuna dikkat etmek zorundayız.

Bizler Afrin’e kilitlendiğimiz bugünlerde çevremizde yaşanan hareketlilik hiçte normal değil. Bir taraftan Yunanistan, bir taraftan Rum Kesimi, bir taraftan İsrail, bir taraftan Bulgaristan üslerindeki hareketlilik dikkat çekici değil mi? İsrail’in İran’ı bahane ederek oyuna dâhil olma girişimleri? Sessiz sedasız Cebeli Tarık’tan Akdeniz’e giren savaş gemileri ve Doğu Akdeniz’e doğru gelişleri…

ABD için bir kez Orta Asya enerji kaynakları, bir taraftan İran enerji kaynakları bir taraftan Irak enerji kaynakları, diğer taraftan önümüzdeki 100 yıl savaşlarına neden olacak temiz su kaynaklarını kontrol hedefi çizilmiş ise… ABD’nin bugünlerde suskunluğu yeni manevralar hazırlığından başka bir şey değildir. Ben ABD’nin çok sesliliğine inanmıyorum. Hangi odağın ne konuşacağını yine tek merkez belirlemektedir. Gaye kafa karışıklığı ile karşındakinin mücadelesini zayıflatmaktır. Şimdilerde bizler sadece ABD’nin silah verdiği PYD-YPG ve PKK militanlarını konuşuyoruz. Tıpkı kurtuluş savaşında Yunan askeri ile yaptığımız gibi. Oysa Yunan askerini Anadolu’ya işgale gönderen kimdi? İngiliz değil miydi? Eğer biz Yunan askeri ile mücadele edip galip geldikse masadaki İngilizsi, Fransızsı, İtalyanı neydi?

Fakat şu unutulmamalıdır. ABD Afrin Harekâtı ile önemli bir mevzi kaybetmiş görünüyor. Bugünlerde her ne kadar sahada onun silah verdikleri ile mücadele etsek de bölgedeki işini çok ciddi manada zora sokmaktayız. ABD sıkıştığı zaman hiçbir şekilde yorgan yakmaktan çekinmemektedir. O nedenle bugünlerde Türkiye’ye gözdağı verecek oyunlarına dikkat etmek zorundayız. Şu unutulmasın 1992’de hem de birlikte tatbikat yaparken Muavenet’in vurulması. Türkiye mütekabiliyet esası çerçevesinde her türlü oyuna hazırlıklı olmak zorundadır. Aynıyla cevap verileceğini hissettirmek zorundadır. Gelen iddialar dâhilinde ABD’nin Ordu-Hükümet arasında fitne peşinde olduğu Türkiye’nin ve Ordu’nun moralini bozacak farklı gözdağları peşinde olduğu, teknolojik imkânları kullanarak teknik arıza kaynaklı bazı kaza görünümlü bu gözdağlarına karşılık tedbirlerin alınması gerektiği muhakkak. ABD’nin bu tür gözdağlarının hedefine ulaşmasına neden olacak imkânın verilmemesi gerekiyor. O nedenle Ordu’nun üst kademesinin her hangi nedenlerle toplu intikali ve benzeri durumlara dikkatli olmaları gerekiyor.

Dün ABD ile müzakereler tekrar başlayacaktı. Gelişmelerle ilgili bilgiler bugünlerde belli olur. Ama bu uyarılarımız sadece bugünler için değil her zaman geçerlidir. Eğer Türkiye varlığını devam ettirecek ise bunu hak edecek derecede uyanık ve akıllı olmak zorundadır. Türkiye Afrin’i Allah’ın izni ile öyle veya böyle alacaktır. Önemli olan en az zayiatla ve kendiliğinden teslim olmalarını sağlayacak şekilde halletmektir. ABD’nin bölge insanını nasıl kandırdığı ortadadır. Düşülen bu oyuna bir daha gelinmesini engelleyecek şekilde şehit vermeden ve bölgenin insan kaynaklarının da büyük zayiat vermesini önleyecek şekilde almalıdır. Zaten Mümbiç, Fırat’ın doğusu o takdirde kendiliğinden çözülecektir.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…