KUTLU SULTAN FATİHE SELÂM OLSUN
ADIM ADIM AYASOFYA

Beş vakit loşluğunda saf saftık; / Davetin vardı dün ezanlarda,

Seni ey mabedim utansınlar; / Kapayanlarda, açmayanlar da.

Bizans âşıklarının adeta şaha kalkarak ‘’Ayasofya cami olmamalı, ya kilise olmalı ve yahut müze olarak kalmalıdır’’ arzuları ne ilktir ne de son.

’’Efendim 1935 te bir kararname ile müzeye çevrilmiştir. O halde hep müze olarak kalmalıdır, cami olarak asla’’ diye ortalığı velveleye vermeye çalışanları şöyle bir gözden geçirin bakalım zihniyet olarak kimleri göreceksiniz?

Bizans artığı Rum’lar ve Hıristiyan dünyası yanı sıra, 1935 lerin cami düşmanı Milli şef zihniyeti yine ön plândadır. O yıllardan günümüze yansıyan tek zihniyeti ve onun sağcı solcu, gizli açık ortakları ön saflardadır.(Tayyip Beyin kararlı tutumunu fark edenlerin dillerinin ucuyla da olsa açılacaksa açılsın demeleri de büyük bir gelişmedir)

Ayasofya’nın cami olarak hizmet vermekten çıkarılması çalışmalarında, dinle imanla alâkası olmayanların ahfadı, 75 yıl önce olduğu gibi her nedense bu gün de başı çekiyorlar. Hayatında bir defa olsun camiye girmemiş binamazlar, Homolar, lezbiyenler, Ateistler, Dolarla maaş alan yazar-çizer takımından oluşan bir batıl zihniyet koalisyonu, gezici taifesi ve zulüm 1453 te başladı terbiyesizleri. İlle de cami olmasın, kilise veya müze olarak kalsın derdindeler.
 

İzmir’de minarelerden korsan bir şekilde Çav Bella ve yuh yuh şarkısının çalınmasını coşkuyla karşılayıp alkış tuttular. CHP zihniyetini temsilen TBMM sinde konuşan, CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kabaoğlu ‘’Sultanahmet camii bile müze olmalıdır’’ diyecek kadar seviyesini yitirdi.

Bu adama ve zihniyetine milletvekili olsun diye oy veren alnı secdeliler, inşallah bundan sonra daha dikkatli oy kullanırlar! ‘’Millet Ayasofa açıldı’’ müjdesini beklerken beyefendi Sultan Ahmet Camii de Müze olmalıdır diyebiliyor) Adamlar halâ 1935 lerin faşist zihniyetinin özlemini çekiyorlar. Her nedense bu Milli şef zihniyetinin camiyle mescitle arası 70 yıl önce iyi değildi, günümüzde de pek iyi değil! Adeta, kırk yıllık yani, olur mu kani misali!

Ayasofya ile ilgili kararnamenin altındaki imzanın sahteliği veya doğruluğu kanıtlanamadığı halde, birileri mal bulmuş mağribi gibi o imzaya sarılıyorlar. Kaldı ki o imzanın sahte olduğu hususunda ehli namus tarihçilerimiz ittifak halinde. Kararnamenin altındaki imza ile Mustafa Kemal’in bir ömür boyu kullandığı imzanın zerre kadar benzerliği yok. Kitaplarda, arabaların camlarında, gömleklerde, Hatta CHP Milletvekillerinin TBMM sinde kullanıp daha sonra çöp tenekelerine doldurdukları Maskelerdeki imza ile ve okullarda bize gösterilen imzanın arasındaki tutarsızlığı, zekâ düzeyi en düşük insanlar bile fark eder.

Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halacoğlu, tarihçi Murat Bardakçı, tarihçi Akademisyen Ahmet Şimşirgil ve konunun uzmanı pek çok tarihçimiz kararnamenin altındaki imzanın Mustafa Kemal’in imzası olmadığı yönünde mutabık kaldıkları halde, bazı kişiler o acayip imzayı çeşitli bahaneler icat ederek Mustafa Kemal’e meletmeye çalışıyorlar. İşte adına yalan söyleyen tarih dediğimiz, doğru olmayan tarih de bu şekilde meydana çıkıyor.

İşlerine geldiğinde ‘’Mustafa Kemal dedi ki’’ diyerek itirazın önünü kesenler, işlerine gelmediği zaman da Mustafa Kemal’in, ‘’Türk âleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.’’ Sözü, on yıllarca Erzurum Üniversitesinin giriş kapısında ışıklı bir tabela olarak asılı durduğu halde, daha sonra birileri bunu yok ettiler, kaybettiler! Bknz. Mustafa Kemal’in 6 Ağustos 1929 yılında Eskişehir tren garında dönemin Yargıtay Başkanı ve bir gurup işci ve aydına yaptığı konuşmanın son kısmı.

Ayasofya’nın tapusu kılıç hakkı olarak 1453 den bu yana, 500 yıldır Fatih Sultan Mehmet Han’n üzerinde. Ayasofya’nın sahibi; ispatlı, kanıtlı Fatih Sultan Mehmet Han. Birilerinin ısrarla öne sürdüğü Söz konusu kararnamenin altındaki imzanın sahteliğini ise, üç yaşındaki çocuk bile rahatlıkla fark edebilir. Köhne bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet Han, kılıç hakkı olarak sahibi olduğu mülkünün vakfiyesini bizzat yazdırırken, yüzyıllar sonrasında olabilecek uygulamaları 500 yıl öncesinden görmüşçesine; ‘’Kim bu vakfiyemin aksine hareket ederek Ayasofya’yı camilikten çıkaracak olursa Allah’ın ve meleklerinin lâneti üzerlerine olsun’’ diye yazdırmış..

Bizans’tan fazla Bizans’cı kesilenleri Müslümanlar üzülerek izlerken, haçlı dünyası hayranlıkla izliyor. Adeta; ‘’Türk Devletinin içinde bu kadar Bizans sever olduktan sonra Ayasofya’nın cami olması biraz güç’’ diyebilirler. Ayasofya cami olmasında ne olursa olsun diye ortalığı velveleye veren Bizans âşıklarının unutmamaları gereken gerçek ise, Ayasofya’nın 500 yıl cami olarak hizmet verdiği gerçeğini görememiş veya halâ hazmedememiş olmalarıdır.

Ayasofya Camii Tapu kayıtlarında Fatih Sultan Mehmet’in üzerine kayıtlı ve vakfedilmiş olarak göründüğüne göre hariçten gazel okuyanların yazmalarına, çizmelerine ve tantanalarına itibar edilmemeli ve en kısa zamanda tapu sahibinin vakfiyesindeki vasiyeti yerine getirilmelidir. Milletimiz heyecanla Ayasofya’nın cami olarak açılmasını bekliyor.

Cennet mekan üstat Necip Fazıl Kısakürek yıllar öncesinden bakın Ayasofya için ne demiş;

‘’Ayasofya’yı kapalı tutmak bu toprağın üstündeki 30 Milyon ve altındaki 30 Milyar Türk’ün semaları tutan lânetine hedef olmaktır. Ayasofya’yı kapalı tutmak Allah’a sövmeye, Kur’ana tükürmeye, Türk tarihini kubura atmaya, Türk iffetini kirletmeye, Türk vatanını esir etmeye denk bir suçtur. Gençler, bugün mü yarın mı Ayasofya mutlaka açılacak.’’

Ayasofya için Sultan Fatih’in vakfiyesi ortadayken fazla söze ne hacet? Necip Fazıl üstad da son noktayı koymuş; ‘’Ayasofya mutlaka açılacak, bugün mü yarın mı?’’ diye. Sıra inananların iktidarı Ak Parti de ve dolayısıyla Üstad Necip Fazıl merhumun ve Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Merhum Necmeddin Erbakan hocamızın talebesi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da. Ya Allah Bismillâh…