Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan, AK Parti'nin seçim beyannamesini açıkladı. 12 Haziran 2011 tarihinden itibaren Türkiye yeni bir sürece girecek ve 2023'e kadar beş ana başlık altında atılımlar yapacak. İşte o başlıklar: İleri demokrasi, büyük ekonomi, güçlü toplum, marka şehirler ve lider ülke.


Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında Türkiye bütün bu hedefleri hak ediyor. Üstelik de halkımızın kahir ekseriyeti bu hedeflere ulaşacağımıza inanıyor, bu yolda çaba sarf ediyor, kendince sürece katkıda bulunuyor. Öyle ya, demokrasi problemi olmayan, marka şehirlerde ekonomisi büyüyüp sosyal refah düzeyi yükselmiş güçlü bir toplum olmayı kim istemez?!.. Peki böyle bir toplum "lider ülke" konumuna yükselebilir mi?

Sayın Başbakan'ın sıraladığı ilk dört özelliği taşıyan ama lider olamamış pek çok Avrupa ülkesi sayabilirsiniz. Lider ülke olmak için bu özellikler yeterli olmayabilir çünkü. Bu çağın lider ülkesi, vatandaşı bahtiyar yaşayan ülkedir. Zenginlik, güç, teknoloji veya güçlü sanayi lider olmaya yetmiyor artık. Lider ülke toplumda vicdanın otoritesini sağlamış, genel güvenliğe inanmış, refahı toplumsal tabana yaymış ve şehri imar etmiş ülke de değildir artık. Lider ülke, bütün bunlara ilaveten şehrin deruni ve zahiri duvarlarını kültürle örebilen ülkedir, güçlü toplumu kendi öz kültürü ile yoğuran ve büyük ekonomiye kültürel kimlikle yön verebilen, kendi kültürünü bir yabancı kültür karşısında ayakta tutabilen, onunla mücadelede başarılı olabilen ülkedir.

Bugünün lider ülkeler yarışında kültürel eksenlerin ne derece güçlü yaptırımlara kapı araladığını, kültürün ticaretten de, siyasetten de önde geldiğini görüyoruz. Kültürel çatışmaların ağır gölgeleri artık milletlere savaşlardan daha şiddetli hasarlar veriyor. Tersinden bakıldığında da kültürel zenginlikler uluslar arası arenada devletlerin gücüne güç katabiliyor. Kültür artık ekonomiye, turizme, üretime, hatta sanayiye yön verir konuma yükseldi. Dünyanın, evrensel estetik değerlere, sanata, sinemaya, tiyatroya, iletişime, haberleşmeye bakış açıları gitgide değişiyor. Kültür, bir yandan global ekonomide belli bir piyasa değerine sahip konuma yükselirken diğer yandan maddeye aşırı yüklenen insanoğlunun ruhundaki daralmayı ve gönlündeki sancıyı dindirecek merhemlerden biri olma yolunda. Hem somut değer ifade ediyor, hem soyut. Milletlere kimlik veren de o, dimağlara katkı sağlayan da... İşte bunun için, Sayın Başbakan'ın açıkladığı AK Parti seçim beyannamesinde altıncı madde olarak "kültürel atılım" hamlesine, 2023 Türkiye'sinin de bir kültürel vizyona ihtiyacı var. AK Parti kurmayları bu altıncı maddeyi göz ardı ettikleri sürece 2023 Türkiye'sinde yaşayan insanlar hâlâ bugünkü kadar kaba, hâlâ bugünkü kadar mutsuz, hâlâ bugünkü kadar kimliksiz ve sığ olacaklardır. Ben, zengin, güçlü, muktedir ama kültürel nezaketten yoksun bir kişinin dünyaya hangi kimlik zenginliği ve değerini katabileceğini, kendisine ait kültür, sanat ve tarihsel zenginlikleri dahi bilmeden hangi kimlikle nasıl lider ülke olabileceğini doğrusu merak ediyorum.

AK Parti kurmaylarının Türkiye'yi 2023'e taşıyacak bir vizyonu ve misyonu mutlaka olmalı. Ama Türkiye'nin daha 2023'ü beklemeden bir kültür reformuna ihtiyacı vardır. Bu kültür reformu öngörülen atılım hamlelerine yön verebilmeli, kendi zengin tarih ve medeniyet birikiminden güç alarak geleceğin dünyasında Türkiye'mizin lider ülke konumuna yükselmesinin payandası olabilmelidir. Bu ülkenin sinemasında, tiyatrosunda, operasında, dizilerinde, müziğinde, resminde, mimarisinde vs. ithal kültürden ziyade kendi öz kültürüyle zenginleşmeye, geleceğin lider ülkesi olabilmek için geçmişindeki zenginlikten ilham alan modern sanat ve kültür ürünleri ortaya koymaya, dünya kültürel mirasına güçlü katkılar sağlamaya ihtiyacı vardır. AK Parti iktidarları bugüne kadar oyalanmış, kültüre eğilememiş olabilir, ama şahsen ben, -eğer ömrüm varsa- 2023'te de kültürsüz bir Türkiye görmek istemiyorum.