Tövbe estağfirullah. Başlığı yazarken korktum. Böyle laf olur mu? 

(Evvela şunu söyleyeyim: Dini bir tezi tartışmıyorum. Kendimi ya da başkasını bir şeye ikna etmeye uğraşmıyorum. Sadece hislerimi aktarıyorum.) 

İnsanlar seviyor, yaptığı işi, bulunduğu mevkii Allahu Te’ala ile irtibatlandırmayı. 

Muhakkak var her işin, her mevkiin, her kişinin Allah’la irtibatı. 

Mahluk olarak var. Kul olarak var. 

Muhtaç olarak var. 

Elinde bir ‘sultan’ olmaksızın Allahu Te’ala ile kendi mevkin, kendi unvanın arasında bir ‘irtibat’ tesis etmek ‘Allah’ın gölgesi’ gibi bir iddiada bulunmak her halde büyük cürettir. 

Ben de Kadızadeliler gibi paldır küldür daldım mevzuya! 

Tabii ki bir şeyin gölgesi olması için cisim olması lazım. Bir de o cisme bir kaynaktan ışık gelmesi lazım. 

Haşa, Allahu Te’ala için böyle bir şey düşünülemez. 

Ama mecaz diye bir şey var. 

Allahu Te’ala’nın rahmeti, mağfireti, adaleti anlamında bir gölgeden bahsedemez miyiz? 

Hani, güneşin altında bunaldığın zaman sığınmak için gölge ararsın. 

O gölge dahil bütün gölgeler Allah’ın merhametinin tecellisi değil midir

Öyle olabilir. Merhameti, cömertliği, bağışlayıcılığı ifade eden bir mecaz olarak. 

Ama galiba bu tabiri kullanmayı sevenler daha fazlasını kast ediyor. 

Bu konuya belki de girmezdim. 

Fakat internette ‘Shadow of God’ taraması yaparken tuhaf bir cümle gördüm. 

“Trump is the shadow of God on Earth.” 

“Trump Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesidir.” 

Bu kadar olduğunu bilmiyordum! 

Bir Virginia gazetesi. The News Leader. Okuyucu mektubuna cevap. 

Okuyucusu için diyor ki, “Hem Evanjelist olduğunu söylüyorsun hem de başkanımızı ahlaksız, saldırgan diye suçluyorsun.” 

Sonra Trump’ın Kuzey Kore ile 70 yıllık savaşı durdurmaya çalıştığını hatırlatıyor. İncil’den barış için çalışanları kutsayan bir alıntı yapıyor. Nihayet, “Trump Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesidir. Suçlamaktan vazgeç” diye bitiriyor. Fesübhahallah! 

Demek oralarda da var bu ‘Zıllullah’ meselesi. 

Bizde zaten var. 

Nerede var? 

Bazı hadis kitaplarında rivayet ediliyor. 

“Sultan, Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir.” 

Varsa böyle bir Hadis-i Şerif, ne diyebiliriz ki? 

Kim sultan?  

Devrin yöneticisi. 

Hangi devrin? 

Hangi devir olursa olsun. ‘Hadis’e göre ‘Allah’ın gölgesi.’ 

Biliyordum, okuyordum, padişahların ‘Zıllullah fi’l Arz’ı kendilerine yakıştırdıklarını. Mesela Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransuva’ya yazdığı meşhur mektupta kullanılmış. 

Ama Topkapı Sarayı’nda bir kitabede “Şehriyar-i pür kerem zıll-i Cenab-ı Kibriya/Hazret-i Abdülmecid Han el-muzaffer daima” ibaresini okuyunca ‘işte bu’ dedim. 

Gerçekten var mıymış öyle bir hadis? 

Bazı yerlerde ‘mevzu’ olduğu yazılı. Bazı yerlerde zayıf. Kütüb-i Sitte denilen meşhur hadis mecmualarının hiç birinde yer almıyor. 

Bu rahatlatıcı bir durum. Demek ki ‘sultanlar Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir’ sözünün hadis olduğunu söyleyen birine ‘eyvallah’ demek zorunda değiliz. 

Sağı solu karıştırdım. 

Prof. Dr. Yavuz Köktaş’ın bir makalesi bana yardımcı oldu. 

‘Sultan’ kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de, Peygamberimiz’in sağlığında ve Sahabe döneminde, kişilere izafe edilerek hiç kullanılmamış.  

‘Delil’ anlamında kullanılmış. ‘Güç’ anlamına kullanılmış. Fakat padişah, melik, kral, halife anlamında kullanılmamış. 

Sultan kelimesinin yaygın kullanımı Selçuklular devrinde başlamış. 

Peygamberimiz, henüz Arap dilinde -en azından bildiğimiz anlamıyla-  mevcut olmayan bir kelimeyi kullanmış olabilir mi? 

Bu mümkün değil. 

Yavuz Köktaş, ravilerin kendi dönemlerinde yaygınlık kazanan ‘sultan’ kelimesini emir veya halife yerine kullanmış olabileceklerini söylüyor ve ekliyor: “Dolayısıyla sultan kelimesinin geçtiği hadislerden sultanın daha sonra kazandığı anlamlara paralel olarak hükümler çıkarmak veya bir inanç inşa etmek doğru olmaz.” 

Gayet güzel. 

Bütün bunlardan anladığım: Peygamberimiz, “Sultanlar Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir” diye bir cümle sarf etmemiş.