HANGİ takım taraftarı olursa olsun, takım tutsun ya da tutmasın, o zamanların Arda’sı “ailenin çocuğu” gibiydi, mütevaziliği ile, efendiliği ile, biraz mahcup duruşuyla.
Örnek gösterilen “nadir” futbolculardandı kişiliği ile.
Paranın şımartmadığı böyle yetenekler de var deniyordu.
Zaman haksız çıkarttı.
Para bir kez daha skoru değiştirdi, maç sonucunda kaybeden Arda oldu.
Eski Arda “out” oldu!
Yeni Arda vukuatlarıyla “in”(!)
Türkiye’den sonraki macerasıyla tel tel dökülüş başladı.
Barcelona, Atletico Madrid’e 35 milyon Euro ödemişti.
Bonuslarla birlikte bonservis bedeli 41 milyon Euro’ya yükselmişti.
Arda’marı çatlamadan önce “adına en yüksek bedelle bonservis ödenen” Türk futbolcu unvanını almıştı.
Bakıyoruz şimdi…
Transfermarket verilerine göre piyasada biçilen bonservis bedeli 4 milyon Euro’ya inmiş.
Daha da düşme eğiliminde.
Parlayan bir yıldızın ışığının çabucak sönmesidir önümüzdeki örnek.
Ve meğer o “örnek” denilen futbolcunun içinde başka bir varlık daha da varmış ki, hatırlayalım mı biraz geçmişe gidip:
2010… İdman maçında arkadaşı Caner Erkin’in dudağını patlattı.
2015… Atletico formasıyla Barcelona maçındaki bir pozisyonda çıldırdı ve kramponunu çıkartarak yan hakemin bulunduğu tarafa attı.
2016… Euro 2016 sonrası teknik direktör Terim ile arasında maç primi tartışması yaşandı.
2017… Makedonya maçı sonrası uçakta bir gazeteciye saldırdı. Ardından “yine olsa yine yaparım” dedi. Ardından Milli Takım’ı bıraktı.
2018… Sivas maçında yardımcı hakeme saldırı ve orta hakeme hakareti nedeniyle 16 maç men ile tarihi cezaya çarptırıldı. Hakemlere “şerefsizler, hepinizi öldürmek gerek” dediği ortaya çıktı.
Egodur bu sınırsız.
Hazmedememektir.
Şımarıklıktır.
Kendini unutmuşluk ve utanmazlığın tavanıdır.
Son olayla gündeme sanki “magazin”vari kapıdan girmiş olsa da bir kez daha kalpleri yaralayan, psikolojik açıdan rahatsız bir kişilik resmidir karşımızda duran.
Kendisi de evliyken başka bir evli kadına asılmak, kadının kocası müdahale edince adama kafa atmak, burnunu kırmak…
Ruhsatsız silah iddiaları…
(Futbolcu niye silahla dolaşır ki?!)
Magazin boyutunu kenara koyalım, başlıbaşına kriminal bir olay.
Kulübü, Arda’ya yüksek ceza uygulayacakmış.
Cezadan çekinen bir yapısı olsa, öncekilerden biraz olsun ders alırdı. Öyle bir kişiliği yok demek ki.. Veya vardı da Avrupa macerası sonrası dibe vuruşun yarattığı bunalımdan halen çıkamadı…
Futbolun böylesine kolay para kazanılan bir mecra haline gelmesinde kuşkusuz Arda’nın suçu yok..
Ama böylesine uçuk hale gelen transfer dünyasının rakamlarında futbolcuların çoğunun “arızalı” hale gelmemesine de imkan yok!
Şimdi Arda’yı konuşuyoruz ama…
Mehmet Ali Erbil’e sormuşlar magazinciler konuyu. Yorumlamış ve demiş ki: “Orası enteresan bir mekan, ilk gittiğimde bir kızdan dayak yiyordum. Berkay’ı çok severim ama ben olsam eşimi oraya götürmem.”
Müthiş di mi?..
Arda’yı konuşuyoruz.
Oysa arda’marını konuşmamız gerek.
Çatlayınca yaralıyor.
Toplumun arda’marı nicedir çatlak.
Arasıra nasıl oluyorsa bir “sağduyu” ve “akıl” yokluyor bizi de…
Sarsılır gibi oluyoruz.
Ama arda’marı çatladı mı unutmak da kolay.
Unutuyoruz.
Arda’yı konuşalım konuşmasına da asıl bakmamız gereken taraf: arda’marımız.