Akdeniz'de keşif uçuşu yaparken düşürülen Fantom'da, iki pilotumuz şehit olmuştu. Şehit Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy'un ailesi, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Mehmet Erten hakkında suç duyurusunda bulunmuştu...

Malatya Başsavcıvekilliği de olayla ilgili soruşturma başlattı.

Acılı ailenin avukatı, "Test sürüş talebi MİT'ten gelmiş. Hava Kuvvetleri de fazla direnememiş" diye hem Fidan'ı hem Erten'i hedef tahtasına koydu...

Şimdi burada ara verip geniş kadraja geçelim...

Yeni kurulan Cumhuriyet'in Musul-Kerkük'le buluşmasını istemeyen İngiltere, her zamanki gibi KÜRT kartına sarılıp, Doğu ve Güneydoğu'yu karıştırdı. Amaç Türkler'in petrolle buluşmasını engellemekti. Sayısız isyanın temel amacı buydu. 

Bölgedeki AŞİRET ve AĞALIK yapısının altında inleyen halk, her defasında bu oyuna düştü. Londra'nın elinde tuttuğu kartı da almak Ankara'da kimsenin aklına gelmiyordu! 

Almaya kalkanın da canı alınıyordu! "Kürt" sözü sakıncalıydı. Atatürk'ten beri onlarca Kürt raporu hazırlandı. Gereği bir türlü yapılamadı. Özal, Cumhurbaşkanı olunca işin üzerine gitmeye kalktı. Ancak ömrü vefa etmedi!

Baykal ve İnönü, 1990'da Kürt raporu hazırlattı. Rapor özetle "Herkesin etnik kökenini ortaya koyması ve onunla iftihar etmesi doğaldır. Devlet etnik gerçeği doğal karşılamalı. Devletin resmi dil dışında diğer dillerin konuşulmasından rahatsızlık duymasını komplekslik sayarım" diyordu.

Ama Ankara'daki GİZLİ EL yine devreye girip bütün raporları hasır altı ediyordu. O günlerde raporu savunan Baykal da gelen tepkiler üzerine 360 derece dönüyordu.

Gazeteler ve televizyonlar yer vermese de Londra, Kürtler'i Türkler'den ayırmak istiyordu. Bunu içeride NÜFUZ ettiği siyasi partiler, askerler ve sermaye üzerinden yapıyordu. Açık seçik yazılmasa da siyasi tarihimizdeki birçok parti LONDRA'ya bağlıydı. Oradan emir alırdı!

Mesela Mesut Yılmaz yanılmıyorsam 1999'da "Avrupa Birliği'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" demişti... 

Mesut Bey, bilmeden Londra'nın tezini destekliyordu. Zaten adamlar "Kürtler'i bırakın gelin" diyordu!

Tıpkı diğer üyeler gibi...

Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, terörün en fazla can yaktığı günlerde "Hem Avrupa, hem Amerika bizi bölmek istiyor" diyordu... 

Kürt kartı bizim dışımızda herkesin işine yarıyordu. Silahla ya da siyasetle çözmek isteyenler bu iki güç tarafından ortadan kaldırılıyordu... 

Özal gibi, Eşref Bitlis gibi, Cem Ersever gibi...

Ankara çaresizdi. Yapılan onca saldırının arkasında yabancı istihbarat olduğunu bilmesine rağmen "PKK" diyerek gerçeği örtüyordu. İki güç, TERÖR üzerinden Ankara'yı yola getirmeye çalışıyordu. Türkiye evlatlarını toprağa vermesine rağmen geri adım atmadı. Bölünmemek için direndi. İlk gerçeği Amerika'nın bir kanadı gördü. Irak'a asker de silah da gönderse tutunamıyordu. Bölgeye yabancılardı.

İngilizler gibi derin dehlizlerde seyahat etmeyi bilmiyorlardı.

Bu bataktan çıkmak zorunda olduklarını gördüler. Ama enerji yollarını Londra'ya bırakamazlardı. İşte yıllarca iki güç arasında sıkışan Ankara, bu gerçeği iyi okudu... Türkiye olmadan bölgede at koşturmak kolay değildi. Bunu Londra da Washington da biliyordu. Kartlar yeniden karılıp dağıtıldı.

Floş Royal, Ankara'nın elindeydi artık!

Bu noktadan sonra Ankara risk alarak PKK'yı dağdan indirmek, Kürt sorununu çözmek için düğmeye bastı. Bu hamle tehlikeliydi! Şimdiye kadar KÜRT sorununu çözmek isteyen gitmişti! En azından siyaseten bitmişti. Ama Türkiye böyle gidemeyeceğini gördü. 

Önce Oslo'ya, sonra İmralı'ya gitti. Avrupa, özenle hazırladığı Faysal Dunlayıcı'yı PKK'nın tepesine koyamadı! Bu nedenle, yani yeni lider çıkaramadıkları için, ÖCALAN'ın önderliğini mecburen kabul etti! ABD ise zaten onu Kenya'da paketleyip vermişti!

Yeni Ankara, Öcalan üzerinden PKK'yı dağdan indirdiğinde bölgenin kendisine geleceğini gördü. Çünkü Kürtler'in gideceği bir başka adres yoktu. Bölgedeki herkes onlara düşmandı. Irak parçalanırken bir tek onlar kazanmıştı.

Bu topraklarda nefret hiç geçmezdi. Şimdi sıra Kürtler'den hesap sormaya geliyordu!

Bütün bu gelişmeleri yakından takip eden Erdoğan BÖCEKLE, güvendiği isim FİDAN ise DAVA ile korkutuluyordu! Londra, İrlanda Kurtuluş Ordusu'nun (IRA) içine ajan sokmakla övünürken, Fidan, PKK'nın içine MİT'çi koyduğu için mahkemelik oluyordu! Garip değil mi!

Fidan'ın koltuğa oturduğundan beri saldırıya uğramasının tek nedeni Kürt sorununu çözmek için çırpınmasıydı. Büyük Türkiye için uğraşmasıydı...

Ankara'da aklı olan herkes bilir ki; PKK'yı indirmek için çalışmak, kendini feda etmek demekti! Kimsenin almadığı riski almak demekti! MİT Müsteşarı da PKK'yı kullanan AVRUPA'yı, Öcalan'la vurdu! Çünkü Öcalan'ın şartları iyileştirildiğinde Avrupa'nın KÜRTLER'e diyecek sözü kalmayacaktı. Kürtler PKK'nın yeni saldırılarını gördükçe "Bu nasıl iş" diye ayağa kalkacaktı... İmralı seferleri bu nedenle yapılıyordu ve çok önemliydi!

Anlayacağınız 70 yıllık kavga ÖCALAN üzerinden yürüyordu...

Yeni Ankara ilk kez elebaşını doğru kullanıyordu!

Hükümet, Ordu ve MİT bu nedenle hedefti!

Ama bence en büyük hedef Öcalan'dı!

Çünkü Avrupa onu ortadan kaldırırsa çözümün gelmeyeceğini biliyordu!

O olmazsa çözüm tarihe karışır, Türkiye'nin Kuzey Irak'la bütünleşmesinin önüne geçilir, enerji kartı Londra'nın eline geçerdi!

Belki Ankara da asıl hedefin Öcalan olduğunu görüyordu!

Kim bilir; belki sırf bu nedenle ailesiyle bile görüştürülmüyordu!

Dönelim başa... Şehit pilotun ailesi elbette acılı... 

Kusuru olanlar varsa elbette hesap vermeli! Ama iş gelip Hakan Fidan'a ve Ordu'ya dayanınca insanın aklına türlü türlü soru geliyor! Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya da AK Parti'ye kapatma davası açarken, BÜYÜK FOTOĞRAFI göremeden yetkilerini kullanıyordu!

Ama o kapatma davasının açılması için çalışan GÜÇ "Büyük Türkiye'nin" önüne geçmek istiyordu ... 

Bunu da içeride birlikte yürüdükleri MEDYANIN yaptıklarına bakarak anlıyorduk!

Şimdi açılan soruşturma için söz söylemek doğru değil.

Hukuka saygı şart... 

Ben sadece daha önce yaşadığımız bir türbülansı hatırlatmak istedim...

Bir de kolaycılığa kaçıp "Bütün bunları içerideki bir grup yapıyor" demeyelim...

İş sandığımızdan daha derin! 
..