Balıkesir İli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ramazan Demir kardeşimizi dinliyoruz, büromuzda, önceki gün... Ankara’daki bir toplantı için bilgiler aktarıyor bize... Türkiye Gazeteciler Federasyonu’ndaki yönetim değişikliği konumuz...
Sonra söz spora dönüyor. Balıkesir’e gelen İnegöllülerin kentimiz için övücü sözlerini iletiyor Başkan Demir... Pek beğenmişler...
Toplu Taşıma Merkezinden Parka, yollardan istasyon bölgesindeki düzenlemeye, Çağdaş Sanatlar Müzesi’ne hayran kalmışlar.
Pek keyiflenmiş Ramazan Demir.
Beğenilmek kimin hoşuna gitmemiştir ki?
Biz de pek keyiflendik doğrusu... Büyük kasaba, iri köy gibi yakıştırmaları az mı dinlemiştik?.. Ama, biraz buruk, güler gibi olduk...Fotoğraf sanatçısı sayın Ahmet Esmer’le bakışıp, öğretilmiş gibi konuştuk: Eeee... Burası Balıkesir, deseydin, diye...
Aynı günün akşam saatleridir zaman... Elimizde gazeteler, Toplu Taşıma Merkezi’nden, eve gitmek için minibüse biniyoruz. Binmeden önce de kapıdan bir bakıyoruz araç içine. Arkada boş bir yer var. Biniyoruz elbette. Bu sırada, genç bir (öğrenci olabilir) bayan kalkıp bize gösteriyor yerini.. Şaşırmamak elde mi?...
Bir karış boylu çocuklar, oturdukları yerden, yol parasını bize uzatıp, amca şunu kaptan a’biye veriver, diye az mı konuşmuşlardı?..Genç hanımın boşalttığı koltuğa oturduk. Birkaç saat önce Ahmet Esmerle, Ramazan kardeşe yönelttiğimiz sözcükler geçti aklımızdan... Burası Balıkesir...
Bir sevindik, bir gururlandık, bir keyiflendik...İşte, yazı konusu olacak artık böyle davranışlar, bile dedik içimizden...Dedik amma, araç bir türlü hareket etmedi nedense.. 14 artı 1 yolcu kapasiteli minibüs bekliyordu. İki genç daha bindi.Bize yerini veren genç hanım, arkadaki boş koltuğa oturmuştu. Yeni binenler, kapının sağ yanındaki oturak’a yerleştiler. Yolcu sayısı 16 artı 1 olmuştu. Kontağı çevirmedi kaptan
Hala bekliyorduk. Birinin eli poşetli, üç hanım daha bindi. Onlar öğrenciye benzemiyorlardı. Belki işten çıkıp evlerine gidiyorlardı. Ön sıradaki iki delikanlı, (mutlaka öğrenci, belki ilköğretimden) kıpırdamadı bile. Bizim yanımızda oturan kız çocuğu da.. Arka sıradakilerden birinden de bir ses duyulmadı, buyur teyze / abla, gibilerden. Minibüs yine kalkmadı. 19 artı 1 olmuştu yolcu sayısı.
Derken bir çift bindiler araca... Bakındılar öne, arkaya doğru. Biz biraz kıpırdadık, hemen bir el omuzumuza değdi.. Lütfen, diyerek...Başımızı kaldırıp baktık elin sahibine. Gülümsedi, burası Balıkesir, alıştık bunlara artık, dedi...Sürücü kontağı çevirdi, vitesi itti, araç hareket etti. 21 artı 1 yolculu olarak ancak üç beş metre gitti araç. Koşuşturup gelen iki kişi daha atladı. 23 artı 1 olmuştuk.
Atatürk Okuluna gelirken, arkadan ince bir ses, Alt geçitte inecek var, dedi.Kaptan, durakta durdu, incecik sesli hanım indi, duraktan iki kişi daha bindi. 24 artı 1 olarak devam ettik yola. 14 artı 1 ile 24 artı 1 arasında herhalde bir fark olmamalıydı ki, sürücü sayıya bakmıyordu.
Burası Balıkesir... Olacak o kadar, dedik bir kez daha içimizden.
Dün sabah saat 08.05 gibi, Millikuvvetler caddesinde, Kitapevinin önünde, caddenin karşısına geçmek için bekliyoruz. Araçlar, sanki resmi geçitte gibi, renk renk, boy boy..Caddenin Belediye tarafındaki kaldırımda ise, bir hanım, bir bey var. Bey, takım elbiseli, kravatlı. Hanım, çok düzgün ve uygun giyimli. Pek buralılara benzemiyor gibi. Bey, sol elinin avucunu, göğe çevirmiş, sanki bir şeyler soruyorcasına... Araçların geçiti sürüyor. Sürücüler hanımlı beyli, kimi genç, kimi orta yaşlı. Kiminin sol elinde telefon, sağ eli direksiyonda... Kimi hanım eşarplı, kimi bey kravatlı sürücü koltuğunda. Karşı kaldırımdaki bey, sağ elini de kaldırıyor şimdi... O elin avucu da göğe açılmış durumda...Adeta, be mübarekler, siz araçtasınız, biz yayayız, biriniz olsun frene basıp dursa, biz de geçiversek karşı kaldırıma, belki bir yere yetişeceğiz, diyor gibi...
Araç geçiti sürerken, bir koyu renk, lüks arabanın azıcık frenine basılmış da, hızı düşmüşçesine, iki araç arasında bir mesafe oluşunca, ya Allah, diyerek atlıyoruz caddeye ve koşuyoruz kaldı kaldırıma... Ellerini açmış bey ile eşi de...O kaldırımda, bisikletinden inmemiş, bir ayağı yerde, öteki ayağı pedalda, genç sayılacak biri yüzümüze bakıp konuşuyor... Hadi geçmiş olsun amca... Burası Balıkesir, olacak böyle vakalar.... diyerek.
Üç beş dakika sonra, Yeşilli caddesindeki büromuza yakın bir noktadayız. Vakıfbank’ın tam arkası...İki çöp konteyneri yan yana. Dolup taşmış ikisi de. Konteynerlerin karşı tarafında, bir börekçi, bir kokoreççi, bir de lokanta var. Muhteremler muhteremi sevgili ve saygılı hemşehrimiz, evinin, işyerinin çerini çöpünü yığmış konteynerlerin yanlarına... O çöplerin ön tarafında bir araç zaten bir metre bile olmayan kaldırımda, sol ön ve arka tekerleri yolda. Onun da önünde bir servis aracı... Arkadan bir araç gelse, zor geçecek yolu...
Bir temizlik işçisi, söylene söylene süpürüyor caddemizi. “Yola temizlik imandan gelir diye yazsalar ne olacak”, gibi sözcükler ulaşıyor kulağımıza...
Ve içimizden Ona karşılık veriyoruz. Burası Balıkesir...