Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonları sürdükçe, Manisa’da açılması hedeflenen fabrikanın kurulmasına onay vermeyeceklerini söyledi.

Kim?

Bernd Osterloh.

O kim?

Volkswagen işyeri işçi temsilcisi...

İşyeri işçi temsilcisine n’oluyor, o mu karar veriyor demeyin; Almanya’daki işletme yasalarında, işçi temsilcileri çalıştıkları firmaların aldığı yatırım ve genişleme kararlarında belirleyici bir role sahip-miş!

Ve işçiler, işçi temsilcileri vasıtasıyla çalıştıkları işyerinin yönetimine katılarak alınan kararlarda söz sahibi oluyor-muş!

Volkswagen’deki işçi temsilcileri denetleme kurulu üyelerinin yarısını oluşturuyor-muş ve bu kişiler, alınacak kararları veto hakkına da sahip-miş!

Bu nedenle 15 Kasım’da yapılacak VW yönetim kurulu toplantısının veto edilmesi veya kararın ertelenmesi bekleniyor.

İşçi temsilcilerinin karar alma mekanizmasındaki etkin gücüne mi bakarsınız?

Yoksa işçi temsilcisinin Türkiye’ye ayar verme hakkını kendinde görmesine mi?

Neye bakarsanız bakın da asıl bakmamız gereken nokta başka taraf.

Almanya’daki bir firmadan bahsediyoruz ya!..

Türklerin en çok bulunduğu ülkeden...

Neredeyse her Almanın bir Türk komşusu var, o derece Türklerle iç içeler…

Ama Türkiye ve Türkler orada bile kendini anlatamamış.

Öyle mi?..

Yani Türklerin Almanlar dışında böylesine içli dışlı olduğu bir başka ülke olmadığını düşündüğümüzde bilgi aktarımının, gerçekleri göstermenin, doğru propagandanın Türkiye açısından ne durumda olduğu gerçeği vuruyor yüzümüze acı acı.

Osterloh’a kızmak veya eleştirmek fayda eder mi?..

Osterloh, belli ki Türk düşmanı propagandanın etkisi altında kalarak ve bilgisi olmadan konuşuyor.

Gerçeklerden ne kadar haberi var, kuşkusuz yok.

Alman basın yayın organlarında yer alan Türkiye aleyhindeki olumsuz yansımalardan ve Türkiye aleyhtarı siyasi görüşlerden etkilenerek böyle konuşuyor muhtemel.

Peki, Almanya’daki görüntüyü değiştirmek için Türkiye Cumhuriyeti ne yapıyor?

Gerçekleri Almanlara bile anlatamazsak dünyanın ucundaki Paraguay’a mı anlatacağız?

Türk konsoloslukları, büyükelçilikleri, Almanya’da yayın yapan Türk medyası, Türk iş insanları yoğun bir “doğru bilgi” aktarımına giremez mi?

Dört koldan Türkiye, güney sınırlarında olup biteni anlatamaz mı?

Bernd Osterloh acaba biliyor mu veya farkında mı ki NATO ülkeleri içinde teröre en çok kurban veren ülkenin Türkiye olduğunu?

Türkiye’nin güneyinin kaynayan kazan ve kazanın içinde sayısız terör odağının bulunduğunu?

Bilmiyor.

Basit çünkü Türkiye’ye işgalci demek!..
ABD’ye işgalci deme, teröre karşı meşru müdafaa ve kendini savunma hakkını kullanan Türkiye’ye ayar ver.

İşçi temsilcisinin VW fabrikası ile ilgili “Türkiye’deki yatırıma onayımız yok” diyebilecek hale gelmesi bile Türk Dışişleri’nin başarısızlığıdır.

Türkiye, demek ki Almanya’da dahi terör karşısındaki durumunu anlatamıyor. Alman vatandaşları dahi Türklere bu noktada o kadar uzak.

Çok liyakatli atanan konsolosluk ve büyükelçilik görevlilerimiz bu noktada nasıl bir çalışma yürütüyorlar, ona da bir bakmak gerek tabi.

Dış dünyada Türkiye’nin sözü, gözü, dili, konsolosluklarımız ve büyükelçiliklerimiz değil midir?

En yetkili diplomatik temsilci kurum büyükelçiliğimiz ve ticari yönden bizi anlatması gereken konsolosluğumuz Volkswagen işçi temsilcileriyle bir araya gelip de terör ve Türkiye gerçeğini bir güzel anlatmış mıdır misal?

Osterloh konuşur.

Herkes konuşuyor.
Önemli olan bizim ne yaptığımız; bilgiyi, gerçeği, doğruyu ne ölçüde ve nasıl aktardığımız?

Haklı olduğumuz her konuda kendimizi anlatamamak ve gerçekleri gösterememek her zaman bizim kaderimiz mi?