Satrancı severim fakat oynamasını bilmem.

Nedense, öğrenmeye fırsatım olmadı hiç.

Satrancı Hintliler bulmuştur.

Hatta şöyle de bir hikâyesi vardır.

Rivayete göre, satranç oyunu Raca’nın öyle beğenisi kazanmıştır ki icat eden kişiyi huzuruna çağırtır ve “dile benden ne dilersen” der.

Mucit, alçak gönüllüğünü takınarak bir iki “sağlığınız” falan dese de Raca’nın ısrarları üzerine isteğini söyler: 64 kareli satranç tahtasının ilk karesine 1 buğday tanesi konulacak, sonra sırayla her kareye bir öncekinin iki katı kadar buğday konacaktır.

Yani 1, 2, 4, 8, 16, 32…

Raca, bu karışık hesap yerine “verin bir çuval buğday da gitsin“ der ama bizim mucit isteğinde ısrarlıdır.

Raca da ister istemez –peki- der.

Bir süre sonra ülkenin tahıl depolarından sorumlu kişi, Raca’nın huzuruna varır ve ‘tüm depoların boşaldığını ama hala gereken sayının çok uzağında olduklarını’ söyleyince iş anlaşılır...

Öyle karışık matematik hesaplarından falan anlamam.

Ama hesap şöyle;

1’nci kareye 1 buğday, 2’nciye 2, 3’ncüye 4, 4’ncüye 8, 5’nciye 16 derken son kareye gelindiğinde 9.223.372.037.000.000.000 adet buğday tanesi gerekmektedir.

1 buğday tanesi yaklaşık 0.02 gram olduğuna göre bu sayıda buğday 20.000.000.000.000.000 gram veya 20.000.000.000.000 kilogram veya 20.000.000.000 ton, yani 20 milyar ton olacaktır.

Düşünün…

Tam olarak satranç tahtasının dolması için yaklaşık 20 milyar ton buğday gerekmektedir.

Bu arada şunu da hatırlatmakta fayda var.

Ülke olarak, 2019 yılı toplam buğday üretimimizin “19 milyon ton” civarında olduğunu düşünürseniz, bin yıl boyunca üreteceğimiz buğday miktarı, bir satranç tahtasını bile doldurmuyor.

Neyse, hikâyemize dönelim.

Raca, “şakayı” anlar ve mucide bir kez daha hayran olur…

Hikâye de burada biter…

Bu arada,Raca’nın mucidi sonra ne yapmış’ diye merak edenler varsa -bir bankada işe girdiğini- söyleyeyim.

Gerçekten…

Şöyle ki, geçenlerde bir özel bankadan çekmiş olduğum tüketici kredisini, vadesinin bitmesine 1 yıl kalmasına rağmen, ödeyip kapatmaya karar verdim.

Bankanın vermiş olduğu kredi takip ekstresini de alarak bankaya gittim, ilgili personele “tüketici kredimi kapatmak istediğimi” söyledim.

Tamam” dediler, bir iki evraka imza attırdılar.

Ekstrede, aralık ayı itibarı ile kalan borcum 947,33.-TL yazıyordu.

Ben -nasılsa 1 yıl önceden borcumu kapatıyorum, daha az para öderim- düşüncesi içindeyken, nasıl olduğunu anlayamadan borcumdan bile daha fazla para, yani ‘965,00-TL’ ödeyip bankadan ayrıldım…

Raca’nın mucidi’nin bankada(!) çalışmaya başladığını oradan biliyorum.

Çünkü Satranç tahtası gibi böyle acayip bir hesabı yapsa yapsa ancak o yapardı...

Artık nasıl bir hesap yapılıyorsa, borcumu taksitler halinde ödesem cebimden daha az para çıkacakken, gününden çok önce ve peşin olarak ödememe rağmen kalan borcumdan daha fazla bir ödeme yapmak zorunda bırakıldım…

Demem o ki, siz siz olun kredi borcunuzu gününden evvel ödemeye kalkmayın, zarar edersiniz.

Ama -‘Racanın mucidi’ ile tanışmak istiyorum- derseniz o başka…