İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. Aydın Işık, beşeri âlemden ayrılmadan önce bir mesaj bıraktı.

Kısa, anlamlı ve korkmadan…

Ölümün soğuk hissiyatı içinde idrakini yitirmeden, “İnşallah Müslümanca canımı veririm” diyebilmek kolay söylenecek bir söz değildir.

Sözleri tam olarak şöyle:

“…İtiraf ediyorum Müslümanım. İnşallah Müslümanca canımı veririm. İtiraf ediyorum: Müslümanım.”

Hayatın anlamını felsefî bakış açısıyla okuyabilen genç bilim insanı Prof. Dr. Aydın Işık, bu sözleri 13 Nisan’da yazdı sosyal medya hesabından…

Covid-19 illeti 1 Mayıs’ta Aydın’ımızı aramızdan aldı.

İnsanı, insana açıklamaktı işi…

Her şeyde anlam aramayı ve insanların üzerinde anlamlı bir iz bırakabilmeyi her koşulda başarabildi.

Bunu son nefesinde de yaptı.

Cesurdu sözlerinde… Çünkü inanıyordu ebedi âleme ve sahibine...

Yakın zamanda kaybettiği babasının ardından da, “Ölüm Allah’ın emri. Olmak ve ölmek...” sözüyle de hayat hakkındaki görüşünü kısa ve net ifade etmişti.

Aydın hocanın sağlık sorunu vardı ve dikkat ederdi.

Halen “Covid-19 yok, aldatmaca” diyen cahillere de hayat pahasına bir derstir.

Kâtil virüsün ne kadar sinsi olduğunun da bir kanıtıdır bu acı ölüm.

İLETİŞİMCİ DOĞASI

Prof. Dr. Aydın Işık, kadim dostumdu. Arkadaşım, kardeşim, her an bir şey öğrendiğim hocamdı. İKÇÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesinin ayrı bölümlerinde olsak da kampüste olduğumuz her an birlikteydik. Medya ve İletişim bölümündeki derslerimi verdikten sonra odasına uğrar uzun uzun sohbet ederdik.

Pandemi yüzünden geçen bahar yarıyıldan bu yana kahve içip derin mevzulara giremiyorduk.

Aydın hoca, Felsefe Bölümün Başkanıydı.

İddia ediyorum; Benden daha iyi iletişimciydi.

İletişimci doğasıyla fakülte koridorunun bilim gurusuydu…

Farklı söylemleri, üslubu ve en değerlisi içten insanlığıyla…

Her daim yüzündeki eşsiz tebessümüyle…

Bilim insanı öyle olmalıydı. Teoriyi pratiğe geçirmekte ustaydı.

İletişimin basit kuralları vardır ama çoğunlukla insan, bu kuralları bilse de ötekine geçirirken imkânsızlaştırır.

Aydın Işık, imkânsızı mümkün kılan insandı.

Basit ve ikna edici süreçleri çıkmaz sokaklara sokanları eleştirir, “Benlik kuramamış ilkel beyinler…” gibi ifadelerle iletişimin kusurlu yollarına girdiklerine işaret ederdi.

Medya alanında kazandığım tecrübelerimi paylaşıyordum. Aydın hoca, felsefî bakış açısıyla paylaşma biçimime hep yeni metotlar eklerdi.

Belki farkında değildi. Ben zihnime her söylediğini kaydettim.

İyi ki…

ÂLEMİN ÖLÜMÜ

Hadis kaynaklarında geçen İslam peygamberi Hz. Muhammed’in,Mevtü’lâlim mevtü’lâlem” sözü bir kez daha tecelli etti. Yani “Âlimin ölümü âlemin ölümüdür.”

Bunun önermesi ilim, bilim insanının hayatının, âlemin hayatı olduğudur. Yani âlim hayatteyken ilminden yararlanın, bilgisinden, görgüsünden istifade edin demek.

Çok şükür, Prof. Aydın Işık’ın, aydınlık ve pırıltılı zekâsında biriktirdiklerinden kendi çapımızda yararlandık

Âlimler sayesinde her çağda hayatın anlamı yeniden inşa edilir. Medeniyet, erdem, ahlâk, adalet, huzur, barış, sevgi ve saygı âlimler sayesinde hakiki anlamına kavuşur.

Cehaletin karanlığı, ilim ve bilimin aydınlığıyla yenilebilir.

Prof. Dr. Aydın Işık, kısacık hayatına pek çok eser sığdırdı. Binlerce öğrenci ve akıldan çıkmayacak sözler nakşetti.

Eğitimci eşi Sibel Işık’la mutlu evliliğinden dünyaya gelen pırlanta gibi iki kızları onun hayat rehberliğiyle büyüyecek.

Dün ulusal gazetelerde, “Felsefe Profesörü Aydın Işık Covit-19’a yenildi” başlığıyla duyurdu.

Bu yenilgi değil, sadece beşerî hayatta kalmayı kazanamadı…

Zaten o da bu hayatı “Olmak ve ölmek” diye kabullenmiş; kişisel hayatının samimi amacını da itiraf etmişti: Müslümanım, inşallah Müslümanca canımı veririm. İtiraf ediyorum Müslümanım!

Biz de şahidiz, bin kere şahidiz!

Ardından söylenmesi gerekeni de söylettin: iyi insandın, iyi insan!

İnşallah ebedî âlemdeki makamı âli ve aydınlıktır.

Mekânın cennet olsun.