Kahpece, kalleşçe öldürülen sevgili Cihan başlıktaki ifadeleri kullanmıştı son görüşmemizde..

Yenikapı'da cafede oturmuş, feribotun hareket saatini bekliyorduk bizim şehrin "kültür elçisi" İsmail Özkan'la beraber.

Çaylarımızı yudumlarken masamıza geldi Cihan..

Selamlaşıp, kucaklaştık..

Oğlu Can'ı vatani görevi için Antalya'ya uğurlayıp Bandırma'ya döndüğünü söyledi.

"Gemide oturur, konuşuruz" diyerek ayrıldı.

İsmail'le Balıkesir sohbetine kendimizi kaptırınca Cihan'la bir araya gelemedik gemide..

Bandırma'ya inişte karşılaştık.

Limanda 10-15 dakika ayak üstü sohbet ettik.

Eşi Sema hanım asker ocağına gönderdiği Can'a sahip çıkmamızı, Antalya'daki arkadaşlarımıza telefon etmemizi rica ediyordu.

★★★

Vedalaşırken şöyle demişti Cihan;

"Ramazan sana anlatacaklarım var..

Bandırma'da çok ciddi olaylar yaşanıyor.

Bunlar artık işin dozunu iyice kaçırdı.

Kışkırtıcılık yapıyorlar.

Bir kalleşlik sezinliyor, bunların bir kahpelik yapabilecekleri endişesini taşıyorum.

Mutlaka oturup konuşmamız lazım, sana anlatacaklarım çok önemli."

O hain saldırı öncesi son karşılaşmamız, son konuşmamızdı bu Cihan'la.

★★★

Oysa sözleşmiştik.

Buluşacak, dertleşecektik Cihan'la.

Nereden bilebilirdik ki

O alçakların böyle kahpeliğe başvurabileceğini.

Cihan'ı Yaşam Gazetesindeki ofisine giderken

hem güpegündüz, hem onlarca kişinin gözü önünde

iki-üç "kiralık katile" öldürtebileceğini..

★★★

Kiralık katil diyorum!

Çünkü;

O olay münferit bir saldırı değildi..

Çünkü;

Planlı, programlı, organize bir olaydı.

Çünkü;

Cihan, kişisel olay nedeniyle öldürülmedi.

Çünkü;

Cihan, meslek ilkelerine sıkı sıkı bağlı bir gazeteciydi.

Çünkü;

Cihan, tehdit, şantaj gazeteciliği yapmıyordu.

Çünkü;

Cihan, ne kalemini satanlardan, ne vatanına ihanet edenlerden değildi.

Çünkü;

Cihan, kişisel çıkarını değil, ülkesiyle yöresinin çıkarlarını öncelik biliyordu.

Çünkü;

Cihan, hırsızların, uğursuzların, üçkağıtçıların, çetecilerin, mafya bozuntularının, yetim hakkı yiyenlerin ve bu aşağılıkların kullandığı müptezel kalemlerin üzerine cesaretle giden cesur bir gazeteciydi.

Kardeşlerim,

Cihan'ımız işte sırf bu ilkeleri nedeniyle katledilip susturuldu!

★★★

Cihan'ı öldürerek susturduklarını zannedenlerin akıl erdiremediği gerçek şu:

Türk Basını, ilk şehidini verdiği 1909’dan beri susturulamadı.

Meslek ilkelerini benimseyen, kalemleriyle mikrofonlarını milletinin çıkarları ve gerçekleri öğrenmesi adına kullanan gazeteciler susmadı, susmayacak, susturamayacaklar.

Hem de onları besleyen malum çevrelere rağmen.

★★★

Korkma Cihan!

Kalleşler dün de vardı, bugünde var..

Her canlının bir gün mutlaka tadacağı Ölüm de var.

Lâkin senin gibi cesur gazetecilerin sayısı günden güne azalıyor, buna üzülüyoruz biz!

Ey benim güzel kardeşim

Sevgili Cihanım

Kalleşlerden değil, ölmekten hiç değil..

Medyayı kirleten müptezellerden korkuyoruz biz!

Sözün özü kardeşim,

Bunları besleyenlerin insanlığından utanıyoruz biz!

Yılmıyoruz elbet, son nefese kadar hak ve halk yolunda yazmaya, konuşmaya devam.

★★★

Cihan aramızdan ayrılalı tam 9 yıl olmuş..

Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesinde adına oluşturulan odada meslektaşlarımızla bir araya gelip sevgili kardeşimi saygı ve rahmetle andık.

Hacı Sadık Kaya Camisindeki Mevlid-i Şerif ile dualar okuyup Cihan'la beraber bugüne değin vefat etmiş gazetecilerin ruhuna dualar yolladık.

Rabbim hepsine rahmetiyle muamele eylesin. Mekanları cennet olsun inşallah....