Bu gördüğünüz kardeşimiz İbrahim Suluban.

Yiğit lakabıyla anılır denildiğinde göre, "Deli İbram" diye tanıtalım size.

Bizim sektörün az-buz değil, çok çilesini çekenlerinden biridir.
 
Tıpkı Mehmet Eran (Ateş Mehmet) gibi.. Ünal Yakıt gibi.. Mazhar Erensoy gibi..

Tıpkı Necati Büyükkeser gibi.. Enver, Nadir, Rafet, Halil ustalar gibi..

★★★

İbrahim'i tanıdığımda ben 11-12 yaşlarındaydım. 

Dayısı merhum Abdullah Sanön'ün matbaasında yeğeni Yaşar Sanön ve Mehmet Yılmaz'la birlikte, o bugüne değin çok sayıda canı yakan mürekkep kokusunu soluyordu.

Şehrin matbaalarında geçti ömrü. 

Yine bizim şehirdeki bazı gazetelerin bodrum katlarındaki matbaalarında sabahladı, baskı, katlama işiyle uğraşırken.  
Kimi vakitler uykuya daldı, o boya kokularının arasında.

★★★

Emeğinin karşılığını hiçbir vakit almadı, isteyemedi. 

Ne verirlerse "Allah bereket versin" diyen oldu her daim.

Hep sömürdüler onu!

Kimi sigortasını yapmadı, kimi doğru dürüst maaşını verdi.

Kimiyse İbrahim adına iş yapıp borç batağına sapladı onu.

Buna rağmen bizim Deli İbram, isyan etmedi hiç.

Bir gün olsun şikayet ettiğine ne şahit oldum, ne duydum.

Bir gün olsun herhangi birinin hakkında ileri-geri konuştuğuna ne şahit oldum, ne duydum.

★★★

Tanıdığım günden bu yana şen şakraktı.

En ağır şakaları bile yapsanız, kaldırırdı.

Bir manada yaşamı gırgıra alır gibi hali vardı.

Vurdum duymaz olduğu kadar inanılmaz derece gururluydu.

Aç kalsa, söylemez.. Üç-beş kişi dışındakinden 1 kuruş almazdı.

★★★

En çok üzüldüğüm, 15 Temmuz'un hemen ertesinde tutulmaya başlayan Demokrasi nöbetleri sırasında, Vilayet önünde şizofren bir kadının buna iftira atması olmuştu.

Çok sayıda polis üzerine atlayıp apar-topar gözaltına almış İbrahim'i.. 

Kendini aklamak için mücadele bile etmemiş.

Hem nasıl etsin ki, parası-pulu olmadığı gibi arkasında dayısı-amcası da yoktu!

Böylesine ciddi olayı kimseye duyurmadı, kendine yakın gördüğü üç-beş isme bile söyleyip yardım talep etmedi.

Hapis yatmamıştı, ama yaftasını asmışlardı boynuna..

Duyduğumda saf, temiz olduğu kadar gariban İbrahim'e üzülmüş, ona ceza verenlere ise acımıştım!

★★★

En son yeni yıl öncesi gördüğümde perişandı İbrahim.

Kuru soğukta camı çerçevesi, kapısı penceresi, suyu elektriği olmayan virane bir evde yatıp kalkıyormuş. 

O heybetli bedeni neredeyse yarı yarıya eksilmişti. 

"Ağzından kan geldi" dediklerinde arkadaşlar, yüreğimin ta derinliklerinde sızı hissettim.

Beni uğraştıran illet bu kez onun bedenini sarmıştı belli ki.

Kimi, kimsesi olmadığı için Büyükşehir Belediyesinden yardım istedik; 

Eksik olmasın Sağlık ve Sosyal İşler Daire Başkanı Ahmet Meydan kardeşimiz ilgisini esirgemedi. Apar-topar Yaşlılar Bakım Evine yatırdık Deli İbrahimi..

En azından yaşamının son günlerinde 'başını sokacak sıcak bir yuvaya' kavuştuğu için seviniyoruz!

★★★

Hacı abi ile İsmail kardeşim işlerini güçlerini bırakıp hastaneye getirip götürüyorlar bugünlerde. 

Tetkikler devam ediyor, pataloji raporunu bekliyoruz. 

Beklemesine de...

O illetin ne demek olduğunu iyi bildiğimden olsa gerek... Devamını getirmekte zorlanıyorum bu cümlenin!

Susmak, dua etmek istiyorum sadece

Çünkü

İbrahim benim kadar şanslı değil!

Her şeye rağmen Allah'a sığınıyor, İbrahim kuluna Şafi ismiyle şifalar ihsan eylemesini diliyoruz.

Sizlerden de dua bekliyoruz.

Selâmetle..

06 Ocak 2020 | Ramazan Demir | Balıkesir |