Ders kitapları ve müfredat meselesi...

Kendimizi bildik bileli bu meseleyi konuşuyoruz ve bir türlü çözemedik! Zaman geçip bazı derslerin güncellenmesi söz konusu oldukça belki bu kez diye çokça ümitlensek de hiçbir zaman “olmuş” dediğimizi hatırlamıyorum.

Bizim kuşak ders kitaplarını kırtasiye dükkânlarından, ücret vererek satın alırdı. Yani böyle bedava değildi. Hatırlıyorum da ağabeyimin okuduğu birçok kitap özenle saklanır daha sonra biz küçük kardeşler istifade ederdik…

Sonra devletimiz, sosyal devletin bir gereği de olarak ders kitaplarını yirmi milyon öğrenciye bedava dağıtmaya başladı. Bu, nereden bakarsak bakalım çok önemli ve fevkalade büyük bir destek. Ancak çok büyük paraların harcandığı bu halis niyet ve tutumu takdir etmekle birlikte, ders kitaplarının içeriklerine baktığımızda bu halis niyet, insanda tam bir hayal ve gönül kırıklığına dönüşüyor!

Mesela…

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Tarih, Edebiyat, Felsefe her anlamda çok önemli dersler zira öğrencilerin millet, tarih, din ve düşünce telakkilerinin olumlu veya olumsuz şekillenmesi, gelişmesi bütünüyle bu derslerin içeriğine bağlıdır.

Tarih, Türkiye tarihinden ibaret olmamalıdır! Tuna’dan Çin Seddi'ne kadar olan coğrafyada Türk tarihi bir ve bütündür. Ancak duyduğumuz doğruysa şayet var olan tarih dersi de elden gidiyormuş! Seçmeli ders olma durumu varmış!

Geçen gün iyi bir okuyucum olan lise öğrencisi Sude ile sohbet ediyoruz. Söz Seyyid Ahmet Arvasi ve Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’na geldiğinde kızımız hayıflanarak ve iç çekerek aynen şunları söyledi:

Çok üzülüyorum, biz bu isimleri neden bilmiyor ve tanımıyoruz. Neden senelerce bomboş bir içerikle bizleri oyaladılar. 'Türk İslam Ülküsü' bizlere okutulmalıydı oysa. Peki destan şairimizin baştan ayağa bizim kültür ve medeniyet dünyamızı nakış nakış destanlaştıran o muhteşem şiirleri neden ders kitaplarında yer almadı?..”

Kızımıza söylenecek o kadar sözümüz vardı ki oysa!

Ders kitaplarını hazırlayan kimselerin dost, ahbap, tanıdık yoluyla sırf derslere girmemek uğruna hiçbir yazma yeteneği ve birikimi olmadığı hâlde, birtakım komisyonlarda ders kitapları yazma çalışmalarında yer aldığını söyleyemedik…

Sude, “İmam-ı Matüridi hazretlerini de tanımıyoruz, asıl tanımamız gereken isimleri ısrarla saklıyorlar bizden sanki” diyor…

Bilinçli gençlerden birisi olan Sude, en azından bilmediği şeylerin farkında! Peki diyorum Hayali Bey’in “Ol mâhiler ki derya içredir, deryayı bilmezler” beytindeki gibi içinde bulunduğu deryadan bir katre öğrenmeden, bilmeden eğitimi biten gökteki yıldızlar kadar sayısız olan milyonlarca genç ne yapsın?

Millet olarak, gençliğimizi, her biri birer zirve olan irfan ehlinin rahle-i tedrisinden geçirmedikçe onların vebalinden kurtulamayız. Bu çocukların üniversite sınavında geleceklerini belirleyecek bilgilerin yanında, gelecekte kendilerine kandil misali yol ve yordam gösterecek bilgilere de ihtiyacı vardır.

Tarih, Edebiyat, Felsefe ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarının içeriği, seçilen metinler maalesef oldukça zayıf ve yetersiz. Hakikaten burada soruyorum, ilgili ders kitaplarına, büyük mütefekkir ve ideolog merhum Seyyid Ahmet Arvasi’nin “Türk İslam Ülküsü” adlı kitabından bir metin neden seçilmedi veyahut seçilmiyor? Gerçekten de merak ediyorum!..

Tam yüz elli yıl önce “Dilde, fikirde, işte birlik” diye bütün Türk dünyasına bir ideal, bir hedef gösteren ve bugün Türk dünyasının üzerinde ittifak ettiği İsmail Bey Gaspıralı da ders kitaplarımızda yer almıyor!

Dr. Sadık Ahmet, Mustafa Cemil Kırımoğlu, İsa Yusuf Alptekin, Ebulfez Elçibey… Türk dünyasının bilindik liderleri de yok!

Sahi bu gençlik gelecekte uzayda mı yaşayacak?