Türkiye’nin döviz kurları üzerinden yaşadığı ekonomik kaosa karşı iktidar ne tedbir alırsa alsın kısa zamanda bu tedbirlerin itibarsızlaştırılması konusunda yeni hamlelere şahit oluyoruz.

Ülkede hiçbir şekilde alınan kararlardan memnun olmayan bir kesim zaten bulunuyor. Sadece alınan tedbirler karşısında şaşkınlıkları süresince susuyorlar. Şaşkınlıkları geçer geçmez olumsuzluk algısına devam ediliyor.

Asgari ücret konusunda herkesimi memnun eden karar alındığında karşı hamle 48 saat içinde geldi. Oluşan olumlu hava tersine döndürüldü. Dolar tarihinde en yüksek hızla zirve yaptı. Bu yükselişe karşı alınan tarihi karar ile iktidarın attığı kalıcı olabilecek yöntem hızlı bir şekilde olumlu etkisini gösterirken son bir haftadır bu olumlu etkiye karşı geniş cepheli bir itibarsızlaştırma operasyonu karşımıza çıktı.

Kur korumalı mevduat sistemi üzerine saldırılar üç farklı koldan gerçekleştiğini görüyoruz. Bu çerçevede ilk itibarsızlaştırma döviz kurunun 18 TL’ye kadar çıkarılmasının iktidarın oyunu olduğu gibi saçma iddialar ciddi olarak kulislere yayıldı. Onu 18 TL’den 13 TL’lere inen dolar üzerinden iktidar içinde birilerinin çok yüksek düzeyde vurgun yaptığı iddiaları takip etti.

Tüm bunlara karşı özellikle muhafazakâr kesim üzerinde ise mevduat faizleri bırakılarak döviz korumalı mevduatlardaki kur farklarının faiz olup olmadığı tartışmaları oluşturuldu. Ortadaki gerçek faizi göz ardı ederek kur farkı konusunda vatandaşta tereddüt oluşturma yoluna gidildi.

Bu arada itibar gösterdiğimiz, saygı duyduğumuz, kanaat önderi görülen şeyh, hoca kılıklı ne kadar aramızda soytarı bulunduğunu bu tartışmalarda daha net görme fırsatı elde ettik. Bu açısından faydalı oldu bizim için.

Oysa kur korumalı mevduat sisteminin kur farkı değil, faizi teşvik eden yanı tartışma konusu olmalıydı. Kur korumalı mevduat hesap sistemi dışında bir yöntem tartışılmalıydı.

Devlet eğer devletliğini gösterecek ise vatandaşın cebindeki TL’sinin değeri ve alım gücünü korumak zorundadır. Gelişmelere bu yönden bakmayıp herkesimin hassasları açısından alınan tedbirleri itibarsızlaştırma kimsenin işine yaramaz.

Kur farkı vatandaşın cebindeki TL’nin erimesine karşı alım gücünü koruma yöntemlerinden biridir. Bu yöntemin sadece mevduat sahiplerine uygulanması büyük eksikliktir. Cebinde TL bulunan herkesin yararlanacağı bir sistem geliştirilmek zorundadır. Ancak bu yöntemle döviz kurları üzerinden çekilen bütün operasyonlar engellenebilir.

Yazıyı kaleme alırken döviz kurlarına baktım. 10-11-12 TL bandında dolaşan dolar kurunun 13 TL bandını geçtiği gözüme çarptı. Yani kur korumalı mevduat tedbiri döviz üzerinden oynanan oyunları bir süreliğine durdursa da bu konudaki oyunların son bulmayacağı açık.

Dövizde yeniden başlayan kur artışları göstermektedir ki kur korumalı mevduat sistemi uzun süreli çözüm olmayacaktır. Devlet her 10-20 yılda vatandaşın cebindeki TL üzerinden fakirleştirme operasyonlarına karşı kalıcı ve kesin çözüm sistemi bulmak zorundadır.

Bugünkü şartlarda bunun iki yöntemi vardır. Ya paranızı döviz Dolar’a veya Euro’ya endekslersiniz sabit TL değerini korursunuz, ya da vatandaşın cebindeki TL’yi aynen kur korumalı mevduat sistemi gibi sürekli güncelleyecek bir sistem bulursunuz.

Aksi takdirde döviz baronlarının plazaların 23. katlarında boğaza karşı viskilerini yudumlarken kulaklarındaki kulaklıklardan buzlu camın arkasındaki uzmanlara talimat vererek klavye tuşlarına istedikleri rakamları yazmalarını kimse önleyemez. Alınan tedbirlerin ancak yeni oyun kurulana kadar ömrü olur.

Açıkça ifade edeyim. Vatandaşının cebindeki TL’yi korumaktan aciz devletin kutsallığından söz etmek imkânsızdır. Ya vatandaşın cebindeki TL’yi korumayı başarın ya da vatandaşın cebindeki paranın satın alma gücünü koruyacak yeni bir sisteme geçin.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun.