İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararının ardından çevrenizde, medyada, sosyal medyada, taraflar arasında yoğun bir  yorum, değerlendirme ve tartışmalara şahit oluyoruz. Karar kolay karar değil. Hele İstanbul ise konu. Ne kendi haline bırakılır, ne de kendi haline bırakırlar.

İstanbul devlet demektir. İstanbul dünyada Bin 500 yılı aşkın iki ayrı imparatorluğa başkentlik yapmış tek şehirdir. Toprağının her zerresinde tarihin sırları saklıdır. Bu şehir 1453’te Peygamber müjdesine mazhar olmuş bir daha da geri dönülmez şekilde İslam’ın Mekke, Medine, Kudüs’ten sonra dördüncü merkezidir.  

Bir çağın kapanıp, yeni bir çağın açıldığı yerdir İstanbul. İstanbul’a sahip olan dünyaya hükmeder. İstanbul tarihi misyonuna devam etmektedir. İstanbul, Kafkaslar, Balkanlar, Ortadoğu, Anadolu, Afrika, Avrupa, Asya demektir. 

Bu nedenledir ki İstanbul’daki her şey,  her coğrafyayı, her ülkeyi ve her gücü ilgilendirmektedir. Öyle görülüyor ki 31 Mart Seçimleri dünyada 23 Haziran’da yenilenecek İstanbul seçimleri kadar dikkat çekmedi. 23 Haziran’da yapılacak seçimler kadar da bundan sonra dünyada hiçbir seçim dikkat çekmeyecek. İşte bu nedenle de 23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimlerine dünya güç odaklarınca en büyük müdahale girişimleri yapılacak. Bu seçimlerde algı stratejilerinin her türlüsü, etki mekanizmalarının bütün yöntemleri, müdahale araçlarının bütün yolları denenecek. Bu seçimler sadece Millet İttifakı, Cumhur İttifakı’nın yarışının çok ötesinde 3. Dünya savaşının silahsız siyasi provası olacak.

Tüm bunları neden sıralıyorum? İşte oraya geleceğim. Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul seçimlerini yenileme kararının ardından bir dostumla gelişmeleri değerlendiriyoruz. Gelişmeler hangi yöne doğru gider diye. İşte bu noktada inanmanız imkansız, tam bir komplo teorisi diyeceğinizi tahmin ettiğim uluslar arası kulislerde konuşulan enteresan bir konuyu iletti. İstanbul seçimleri ile irtibat kurduğu bu kulis bilgisi Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’ne 6. üye olarak girmesi. ABD, İngiltere ve Fransa, giderek dünyada güçlenen Çin ve Rusya’ya karşı aciz kalmak üzere. Türkiye sadece Ortadoğu’da değil dünyada önemli bir denge haline geldiği görülüyor. Türkiye ne tarafa meylederse dünyada o güç bloğuna kayacağı muhakkak.

O zaman Türkiye’nin memnun olacağı, daha doğrusu oyalanacağı bir konuma gelmesi gerekiyor. Türkiye bir süredir BM Güvenlik Konseyi’ne karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemleri ile dile getirdiği “Dünya 5’ten büyüktür” iddiası ile gündemi sarsıyor. İşte buradan yola çıkan ABD, İngiltere ve Fransa’nın yanlarına çekip bloklarını sağlamlaştırmak ve karşı bloğa kaptırmamak için Türkiye’nin Güvenlik Konseyi’ne 6. Üye olarak almak istedikleri. Tartışma ise bunu hangi dönemde yapacaklarına yönelik. O konuda bir ortak nokta yok. Bu üyeliği hangi dönemde yapacakları. Recep Tayyip Erdoğan döneminde mi? Yoksa Erdoğan sonrası dönemde mi? Erdoğan sonrası ise hangi kadrolarla? Ekrem İmamoğlu’mu yoksa farklı isimlerin Cumhurbaşkanlığında mı?

23 Haziran seçimleri bu nedenle sadece İstanbul’a Başkan seçmeyecek. ABD, İngiltere ve Fransa’nın hedeflediği ve BM Güvenlik Konseyi’ne 6. Üye olarak girişini sağlayacak lider alternatifleri açısından da önem kazanıyor.

Aslında bu ülkeler için asıl amaç ise 100 yıldır Lozan Anlaşması ile vesayetlerini sürdürdükleri Türkiye’yi bir sürede daha yanlarında tutmak için pazarlık teklifidir. Tabii ister İmamoğlu, isterse Yıldırım seçilsin sonuç ABD, İngiltere ve Fransa’nın ne kadar işine yarar göreceğiz.

Ama şu unutulmasın 23 Haziran’da İstanbul’da kararı İstanbullular verecek. Onun için İstanbul üzerine kimse kavga etmesin. Bir birini kırmasın. Bırakın mühür kimdeyse Süleyman o olsun.