Ramazan’dı Oruç’tu derken Bayrama ulaştık. Bayramı da bitirdik. Bugün Cuma. Cuma’da Müslüman’ın ayrı bir bayramıdır. Ramazan ülkemizde iliklerimize kadar hissedildi. İnsanımıza muhabbet, dost akrabaların kaynaşması, sofraların bereketi oldu. Bayram eş-dost ve akrabaların buluşması, nesillerin tanışması, toprağın bereketi, yolların kavuşması oldu.

Sosyal ve kültürel bakımdan günlük yaşam mücadelesi içinde insanımızın bunalan, seçimle yatıp kalktığımız ortamdan uzaklaşarak bütünlüğümüze giden yol oldu Bayram. Az veya çok alışkanlığımız oldu siyaset ama artık bir birimizi dinler olduk. Bir birimizi biraz daha duyar olduk.

Türkiye’nin uzun zamandır yaşadığı siyasi, sosyal, ekonomik, toplumsal ve güvenlik açılarından yaşadıklarımız uzun zamandır insanımız açısından sıkıntıların yanında müthiş bir dinamizm sağladı. Özellikle Gezi olayları, sonrasında 17-25 Aralık, sonrasında 2015 seçimleri, hendek olayları, darbe süreci ve sonrasında devam eden gelişmeler, bugünlerde yaşadığımız ekonomik gelişmeler… Eğitim politikalarının aksine insanımız çok farklı açılardan müthiş bir eğitim sürecinden geçmektedir. Sosyal açıdan, kültürel açıdan, dini açıdan, siyasi açıdan, ekonomik açıdan, dünyaya bakış açısından, dünyada ve bölgesel olayları okumak açısından müthiş bir değişim, farklı bakış açıları gelişti

15 Temmuz Darbe girişimi sonrası toplumsal dinamizmdeki artış bizi dünyanın diğer ülkelerinden ayırmaktadır. Toplum iç gelişmelerden çok dünyadaki gelişmelere dikkat kesilmektedir artık.

Bugün için ülkemiz konusunda toplumsal bloklar arası görüş farkları olabilecek en düşük seviyeye gerilemiştir. Ülkenin geleceği açısından toplumsal hassasiyetler aynı seviyeye ulaşmıştır. Siyasal bloklar arası kaynaşmalar müthiş şekilde kendini göstermektedir. Toplumu kilitleyen argümanlar kırılmıştır.

Bugün ülkenin karşı karşıya bulunduğu sorunlar konusunda toplumsal ayrışma değil çözüm ayrılıkları söz konusudur. Çözüm üreten kadrolar konusunda tartışmalar vardır. Ülkenin geleceği, ülkenin büyümesi, kalkınması, değişimi konusunda düşünce ve fikir ayrılığı yoktur. Tam aksine bu konularda tam bir mutabakata doğru gidilmektedir.

Toplumdaki değişim, yenileşme devletin önüne geçtiği muhakkaktır. Bu Türkiye’nin geleceği açısından ciddi avantaj sağlamaktadır. Bu açıdan Türkiye’nin hem bölgesel, hem de dünya dengeleri bakımından gücünü artırmaktadır. Türkiye dünyada devlet geleneği açısından en kadim bir yapıya sahiptir. Bu özelliği geleceğe aktarmasını kolaylaştıran bir imkân olacaktır. Dünyanın geleceğinde etkin rol oynayacak ender ülkelerden biri Türkiye olacaktır.

Son yıllar da dünyadaki ve bölgemizdeki gelişmeler Türkiye’yi oyun kurculuğun merkezine itmektedir. Ortadoğu, Akdeniz, Balkanlar, Kafkaslar ve uzak doğudaki gelişmelerde hem hedef ülke konumumuz, hem de oyuncu vasfımız Türkiye’yi tehlikeye soktuğu kadar kritik oyuncu konumuna getirmektedir.

Türkiye’nin bir taraftan kendine yönelik saldırılara karşı oyunculuğu bir taraftan kendine yönelik tehditlere karşı tavizsiz ve yerinde müdahaleleri bölgede ve dünyada yeni güç konseptlerini beraberinde getirmektedir.

Türkiye dünyada sergilenen oyunda hem senaryo yazacak, hem ana oyuncu olacak, hem de seyirci olarak ihtiyaç duyulacak bütün aşamalarında yer alabilecek konumdadır. ABD gelecek telaşına düşmüş, bu telaşla abdallaşmış bir konuma gelmiştir. Oyundan ve oyun kuruculuğu özelliği bitmek üzeredir.  Benzeri durumda olan başka ülkelerde vardır. Önümüzdeki 10 yıllar yenidünya dengelerini beraberinde getirecektir. Bu dengeler içinde hiçbir şekilde ABD olmayacaktır. Bu dengelerde terazinin kulpu çok büyük hata yapmazsak elimizde olacaktır.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…