Nerde olduğunu bilmiyorum…

Ancak bizim yitik hazinemiz olduğunu, bu aralar iyice ihtiyacımız olduğunu çok iyi biliyorum ve buna kaniyim zira toplumsal hayatımız öylesine çürümeye, öylesine zelil ve perişan olmaya doğru gidiyor ki açıkçası endişe içindeyim…

Son yıllarda ictimai hayatımız bütün yönleriyle çok ciddi bir değişim geçirdi ve bu deşiğim oldukça sancılı bir vaziyet almaya başladı. Öyle ki on on beş yıl önce olsa şaşkınlıktan afallayacağımız, asla benimsemeyeceğimiz hususlara artık şaşırmıyoruz bile.

Toplumun bütün katmanlarında çok ciddi bir travmatik sıkıntı var.

Toplumsal mekânlar, toplu taşıma araçları baştan sonra kabalık ve nezaketsizlik üzerine bina edilmiş durumda. Yaşlı başlı insanlara artık toplu taşıma araçlarında yer veren yok. Şoförler öylesine kaba ve terbiyesizler ki… Geçtiğimiz gün bütün Türkiye gördü. Kucağındaki bebekle bir kadın bir toplu taşıma şoförünün sözlü ve fiziksel saldırısına maruz kaldı.

Bencillik ve kibir tavan yapmış durumda.

Merhamet, sevgi, şefkat, adalet, iyilik, güzellik gibi bizi insan yapan en önemli kıymetlerimiz unutulmaya yüz tutmaya başladı. Hırs ve enaniyet sahibi insanlar çoğalıyor, yazık ki!

Para artık bir meta olmaktan çıkıp tapınılan bir ilah olmaya başladı. İnsanlar aptal bir daire ve araba için küçük hesaplar peşinde koşmaya başladı. Öyle ki artık akrabalarını bile evlerine kabul etmemeye başladılar. Bir bardak çayın bile hesabını yapan insanlar var etrafımızda!

İftar davetlerini bile menfaatleri olanlara yapıyorlar!

Yahu ne oluyoruz?

“Hanım Teyze” , “Anneciğim”, “Hanımefendi” diye hitap edilmesi gereken belli yaştaki kadına “bayan!” diye hitap eden yığınlar çoğalıyor!  Alalede, itibarsız ve güven vermeyen bir ifade biçimi…

“Bey Amca, Beyefendi,” diye hitap edilmesi icap eden yaşlı başlı adama “Abe” diyen nice ağızlar var… Öylesine kaba ve basit…

Trafikte birbirine salya sümük küfreden, kasıtlı yol vermeyen, şerit ihlal eden, makas atan, arabasının modeliyle insanlara hava basan acaip tipler türedi güzelim ülkemde.

Gecenin bir vaktinde modifiye aracını bağırta bağırta, anırta anırta caddelerde fink atan insanlara ne demeli?

Sosyal medyada arkadaşlık ve dostluk teraneleriyle göz dolduran insanlar kapı komşularına selam bile vermiyorlar! Komşuluk hukukunun bilincine dahi sahip olmayan bu insanlara sorarsanız yüz binlere ulaşan takipçileri var ve çok popülerler…

Toplum olarak büyük bir imtihandan geçiyoruz. Bir teknoloji imtihanında sınavdayız! Medeniyet denilen tek dişi canavarın dişleri arasında didik didik edilen bedenler, ruhlar ve şahsiyetler ne kadar sağlıklı ve huzurlu bir hayata devam edecekler bilemiyoruz. Şu var ki artık bu kadar gürültü arasında tefekkür perisi ve âdâb-ı muâşeret kural ve kaideleri çoktan bizi terk etmiş durumda ve bu da bizim en büyük kaybımız.

Bütün teknik donanımlarına ve zenginliklerine rağmen günümüz insanı mutsuz! Zira herşey mevcut lakin ruhumuz ortalıkta görünmüyor. Her şeyimiz var, evler, arabalar, yazlıklar, kışlıklar vs. Ancak depresyon, saldırganlık, kavga, yalan, dolan, entrika, güvensizlik, ilgisizlik, sadakatsizlik, vefasızlık, edepsizlik, riyakârlık, aşınmışlık ve değerlerde erozyon hat safhaya varmış durumda. İnsanlar yalnız ve kimsesiz!

Ne oldu bize?

Neler oldu? Bunca hengâme arasında incinen ruhumuz erbabına ne iyi gelecek, nasıl daha mutlu olacağız, yarınlar bizlere ne getirecek? Bunca kabalık ve kalabalığın doluştuğu bu otobüste kendimizi nasıl koruyacağız? Bunları düşünmek zorundayız.

 Nezaket ve âdâb-ı muâşeret kural ve kaideleri hepimize iyi gelecek aslında. Bu hususta bir seferberlik mi başlatsak acaba? Ya da birbirimize mi sorsak;

“Ey âdâb-ı muâşeret nerdesin?”