Bugün Cumartesi.

Ve takvim Eylül’ün ilk gününü işaret ediyor.

Eylül farklıdır.

Yılın 12 ayı arasında farklı olan aylar var bizce.

Cıvıldayan Nisan ve Mayıs misal…

Baharın, güneşin, çiçeklerin temsilcileri…

Yazın güzelleri Haziran ve Temmuz sonra.

Nedense Ağustos’a uzağız çok sıcak olsa da…

Haftanın son gününün Pazar olması gibi yazın son ayı olmasından dolayı mı, yazı bitirdiği için mi; başlarken karamsar yapar Ağustos.

Ve Eylül.

Eylül dendi mi adından mıdır, şarkılardan mıdır, mevsim geçişinden midir, okulları açtığından mıdır, o beş harfin uyumlu birleşiminden midir bilmiyoruz ama 12 ayın en utangacıdır belki Eylül.

Tamam sonbahara adımdır iklimler değişip yaz gibi boğsa da..

Lakin…

Eylül…

Mahzundur.

Sessizdir.

Güzdür.

Hazandır.

Rüzgardır.

Yapraktır.

Dinginliktir.

Huzurdur.

Yalınlıktır.

Alpay’dır.

“Eylül’de Gel”dir.

Gökhan Türkmen’dir.

Ece Mumay’dır.

Eylül geldi mi sahil beldeleri kendisiyle başbaşa kalır.

Eylül, denizin, balığın, güneş ve ayın kardeşidir.

Eylül romantiktir.

Ve öğrencidir aynı zamanda.

Hazırlıktır.

Ocak’tan ziyade takvimi başa almak gibi bir şeydir.

Sessizliğin ortasıdır Eylül.

Denize atılan taşın yaydığı halkalara dalıp gitmektir.

Ufka bakmak ve güneşin batışında bir gün daha biterken ömürlerin de bittiğini bir kez daha hissetmektir Eylül.

Ligler sıcağın tepede olduğu Ağustos’ta başlasa da futbol Eylül’dür.

Yeni diziler Eylül’dür.

Yeni filmler Eylül.

Eylül, mahcup olmaktır biraz.

Belki yüzü kızarmaktır.

Bu Eylül, güzel gün Cumartesi ile başlıyor.

Eylül, farkındalıktır.

Veya kendinizle başbaşa kalış.

Bugün 1 Eylül.

Eylül güzeldir.

Ve her Eylül, sizindir.

Tadını ala ala farketmeniz de âlâdır.