Özal dönemi, hatırı sayılır bir değişim getirse de virajın tamamen dönüldüğü dönem 2002 seçimleriydi. Eski masanın ne kadar oyuncusu varsa, taşlarını toplayıp gitti! Yeni oyuncu Erdoğan'dı! 
Ancak yasaklıydı!
Yasağı kalkıp siyasete RESMEN döndükten sonra ülke hem rotasını hem irtifasını değiştirdi. Hiç söylenmese de BARONLARIN kontrolündeki Türkiye'de başka bir sayfa açıldı.
Bir başka BOYUTA geçmek için Cumhuriyet tarihinin en büyük mücadelesi başladı.
Erdoğan bu işe gönül veren bir liderdi!
Kendi kurduğu parti içinde bile öyle sanıldığı gibi yüzde yüz desteğe sahip değildi!
Elbette her dediği oluyordu, elbette istikamet şaşmıyordu ama bütün bunlar çalışılarak, geçirilen uykusuz gecelerin sonucuydu!
Cumhuriyetin DNA'sını, yani genetiğini meydana getiren güç, Londra ve Musevi sermayesinin koalisyonuyla oluşmuştu! Çok basit ilkeleri vardı!
Devletin ismi Türkiye de olsa kurallar ne yazık ki dışarıda belirleniyordu! Kimlerle dost olacağımızdan, ticari ilişkilerimize kadar her şey, CHATHAM HOUSE'larda pişiriliyordu! İngilizler, Musevi aklıyla oluşturulan bu organizasyonlarla dünyaya şekil veriyordu! En azından elinin altında kalması gereken ülkelerin sıçramasını engelliyordu! Türkiye bunların başında geliyordu! Bu ülke hiçbir zaman Türkler'e bırakılmayacak kadar değerliydi!
Ülkeyi yönetmek için ortaya çıkanlar, bunların sözlerinin dışına çıkamazdı! Başka bir ittifak arayamazdı!
Böyle bir maceraya girişen ya darbeyle ya ekonomik krizle yerle bir olurdu!
Zaten bunun örnekleri biz de fazlasıyla mevcuttu!
Ülkenin KODLARINI belirleyen AKIL, Ortadoğu'dan ve diğer kimliklerden uzak durmamızı sağladı! BATI'ya giden ancak bir türlü ulaşamayan bir toprak parçasıydık! Anlamsız yolculukta kimse çıkıp da "Yahu alınmayacağımız bir kulübün kapısında neden bekliyoruz?" diye sormayı akıl edemiyordu...
Bu soruyu soracak olan da iktidara gelemiyordu!
Gelemezdi de! Çünkü gökdelenler, bankalar, madenler, altın, elmas, demir-çelik, ulaşım ve telekomünikasyon gibi dünya devleri, birkaç MUSEVİ ailenindi! ZENGİNLİĞİN sınırı olmadığı için hiç kimse çıkıp da bunları karşısına alamıyordu! Gazeteci KARİYERİNİ, siyasetçi GELECEĞİNİ, iş adamı PARASINI düşünüp mücadele etmektense bunlar tarafından kurulan CAMİALARA girmek için can atıyordu!
İnanın açıklanmasa da İsrail'in hakkını, Türkiye'den çok daha fazla düşünen insanlar gördü bu ülke! Kraliçe'ye kusursuz saygı ve bağlılık sunan devlet adamlarına tanık oldu bu topraklar!
Sakın bunlar eskide kaldı sanmayın!
Hepsi eskisinden çok daha canlı olarak ortada! Bağlılıkları daha artmış olarak üstelik...
Neden mi?
Erdoğan'ı götürmek için!
Bakın üniversiteler, ünlü şirketler, danışmanlık ofisleri, siyasi partiler, kulüpler, enerji devleri, reklamcılık sektörü gibi ülkenin baş tacı ettiği bütün oluşumlar neredeyse ERDOĞAN'a karşı!
Yabancı ortaklığı ya da partnerliği bulunan hemen hemen bütün hareketler, BAŞBAKAN'ı istemiyor!
İsim yazmıyorum...
Ama Erdoğan'ın kapısında 2.5 saat bekletilen isim ve arkasındaki güç kenetlenmiş durumda!
Anadolu'dan gelip İstanbul'da büyüyen birinin, ülkenin DNA'sıyla oynamasına izin vermek istemiyorlar! Çıldırdıkları konu bu!
Onların iktidarları LONDRA'dan gelecek MUSEVİ bağlantılı haberlerde!
Bu hem PARA hem de İKTİDAR demek! Ülke, onlar için "ellerinde tuttukları" yerdir!
Memleketin çocuğu birbiriyle savaşmış, Kore'ye gidip can vermiş, ya da Kıbrıs'ta şehit olmuş hiç önemi yok!
Günümüze kadar yaşanan dalgalanmaların tümü, ipi dışarıda olan ve isimlerini sayamadığım bu insanlar yüzünden oldu.
Bu ülkenin okullarında okuyup Musevi BARONU, "egemen" saymak benim anlayabileceğim bir şey değil!
Aslında Musevi ailelerin "imzalarını" bilmediğimiz için ne Türkiye'yi ne de dünyayı anlayabildik! Ağrı Dağı'nın eteklerindeki bir muhtarla ilgili GOOGLE'da bilgi bulmak bile mümkün olurken ve sıradan insanların hayatlarına ulaşmak çok kolayken, ROTHSCHILDLER için hiçbir detaya ulaşamazsınız...
Yapmanız gereken, bunlara ait dev şirketlerin neler olduğunu bulmak ve para hareketlerini an be an takip etmektir!
Türkiye düne kadar bunu yapamadı!
Bu işe kafa yoran insan çok azdı!
Bu nedenle ne Dünya Bankası'nı, ne IMF'yi, ne Chathamhouse'leri, ne sigorta şirketlerini, ne büyük vakıfları anlayamadık!
En önemlisi SİYASETİN bu adamlar için yapıldığını fark edemedik!
Geride kalan 60 yılda PARANIN akışını kestiremedik, masonik ilişkilerle ORDU'ya yapılan sızıntıyı durduramadık! Seçkinlerin takılmadan ilerlerken ANADOLU çocuklarının geride kaldığını bir türlü çözemedik! Ülkede hala bazı önemli üniversitelerin REKTÖRLERİ ile CEO'ları, siyasetçiler, bürokratlar, gazete sahipleri, holding patronları MERKEZ olarak bunları görüyor!
Tam olarak biat etmiş durumdalar!
Erdoğan'ın olağanüstü performansı nedeniyle geri çekilmiş görünüyorlar!
Gerçekte öyle bir şey yok! Fırsat kolluyorlar!
Seçimler yaklaştıkça KOALİSYON giderek belirginleşiyor!
Erdoğan'ı götürmek tek hedefleri...
Ya partiyi bölerek, ya da muhalefeti ve bazı İslami grupları toplayacak bir hareket başlatarak!
CHP de MHP de işin içinde olacak bunu iyi bilin!
Kimse bu oluşumun dışında kalamaz!
Ya Erdoğan ANADOLU'yu arkasına alıp galip gelecek ya da düne kadar yöneten GİZLİ GÜÇ yine işin başına geçecek!
Erdoğan için el sıkışmış durumdalar!
Köşk'e asla çıkarmamak için YEMİNLERİ var!
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kadar zorlandılar!
Erdoğan beklediklerinden çok daha dayanıklı ve güçlü çıktı! Cesaretle üzerlerine giden tek o oldu!
Ama onlar da YALILARDA, TEKNELERDE toplantılara aralıksız devam ediyorlar!
Bazıları MALTA'da, bazıları Amerika'da, bazıları da BOĞAZ'da bir araya geliyor!
Gündem ERDOĞAN!
Partinin içindeki elleri de hiç boş durmuyor!
Düğmeye basıldığında, içeriden de vurmak istiyorlar!
Sözleştiler!
NOT: Boğaz sakinleri Amerika'da ittifak arayınca Başbakan Erdoğan da uzun menzilli füze savunma sistemini Çin'e verdi! Satranç böyle oynanır!