Yazacak bir şey bulamıyorum. Her türlü şey yazıldı, çizildi ve söylendi. Bu yazılanların çizilenlerin ve söylenenlerin oluşturduğu bilgi kirliliğinin içinden doğruyu, yanlışı ayıklayıp gerçeğe ulaşmaya çalışırken boğulup gitme tehlikesi ile karşı karşıyayız.

İnsanın bilgi açısından iki önemli zaafı olur. Bu zaafları şer odaklar her açıdan kullanır ve bundan sonrada kullanmaya devam edecekleri görülüyor. Bunlardan biri bilginin saklanması, diğeri aşırı bilgi bombardımanı altında gerçeğin gizlenmesidir. Toplumlar bu yöntemlerle manipüle edilir.

Bugünlerde korona virüs salgını ile dünya kasıp kavruluyor. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük salgını ile karşı karşıya olduğumuz algısı yerleşti.

İnsanlar evlerinde dünyaya pencerelerden bakar oldu. Dijital dünyaya sıkışıp kaldı. Bu kaynaklardan dağılan bilgiler doğru veya yanlışlığına bakılmaksızın hızla yayılır oldu. Sosyal medya ve genel medya mecralarında işin bilgilendirmelerini yapanların üzerinde ortaklaştıkları bir nokta yok.

Dünyanın sağlığının emanet edildiği Dünya Sağlık Örgütü denilen yapı istatiksel hizmet vermek dışında bir şey ifade etmiyor. Yapısının kimlerin elinde olduğu belli değil. Sadece global korku pazarının hareketlenmesini körüklüyor.

Belli merkezlerden aktarılan bilgileri otoriter bir kurum kimliği altında yaymaktan başka bir işlevi yok. Gerçek manada çalışma yapan kişi ve kuruluşların bulgularını itibarsızlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor gibi.

Dünya Sağlık Örgütünün bugüne kadar salgın hastalıklara yönelik her hangi bir yerde bir laboratuarı bir araştırma merkezi olduğunu duyan bilen var mı? Bu örgüt kararlarını alırken nereden ve hangi kaynaklardan yararlanıyor? Merak konusu.

Açıkçası korona virüsü gerçeğinin ne olduğu ile ilgili hem sağlık açısından hem içeriği açısından hem de oluşturduğu travmalar açısından belirsizliğini koruyor.

Bütün bu bilgi kirliliği arasında artık satır aralarında kalan gerçeklerden yola çıkmak gerekir. Gelinen noktada korona virüs salgınının başladığı günden bu yana 10’larca farklı kaynağın satır aralarına sıkışan bilgilerden anlaşılıyor ki bugün yaşadığımız durum dünyada ilk değil.

Dönem dönem salgınlar yaşanıyor. Bu salgınların kendiliğinden gerçekleştiğini düşünmek safdillik olur. Bu salgınların büyük kısmının dünya güç savaşlarının önemli araçları olduğu muhakkak.

Bugün anlıyoruz ki dünyada gelmiş geçmiş hiçbir salgın doğal yollardan yayılmıyor.

24 Mart tarihli bir yayın organında gözlerden kaçan bir haber gördüm. Kamuoyunda çok itibar görmedi. Ama benim açımdan bugün yaşadıklarımıza anlam kazandıran bir haber.

Almanya’da Robert Koch Enstitüsü Başkanlığı’nca “Alman İnşaat ve Yerleşim Planı Müsteşarlığı, Halkı Koruma ve Doğal Felaketlere Yardım Müsteşarlığı, Güvenlik ve Bilgilendirme bölümüne bakan müsteşarlık, Tarım ve beslenmeyle ilgili müsteşarlık, Teknik Yardım Ulaştırma Birimi Başkanlığı, Özel Komando Birlikleri, Alman Ordusu uzmanları ve Paul Ehrlich Enstitüsü ile birlikte” hazırlanan raporun haberi . “Risk Analizi ve Halkı Koruma” başlıklı bu rapor Alman Meclisi’ne 10.12.2012 tarihli ve 17/12051 sayı ile sunulmuş. Teyidini bilmiyorum ama dikkate değer buldum.

Buradan da anlıyoruz ki yaşadıklarımız normal bir salgın değil. Planlanmış, programlanmış ve uygulamaya konulmuş bir salgın. Bu raporu hazırlayanlar böyle bir saldırı planından haberdarlar ve önlem alma konusunda hazırlıklılar. Ondan mı bilinmez Alman Başbakanı Merkel korona virüs salgını ülkesine ulaştığında 60 milyon insana bu hastalık bulaşacağından söz etmişti.

Aynı bilgiler bizim ülkede ilgili yerlerde var mı bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var özellikle birkaç televizyon kanalı üzerinden dünyada oluşturulmaya çalışılan “Global korku pazarı”nda Türkiye’nin pazarlanmaya çalışıldığı. Adlarının önünde Prof. Dr. yazan birileri kullanılarak çözüm değil korku psikoloji yayılıyor. Artık TV’leri açamaz olduk. Verilen bilgiler DSÖ kaynaklı ve kimin araştırma yaptığı belli olmayan literatürden ibaret. Daha ortaya bir tek bilim adamı çıkarılıp “Biz bunu araştırdık. İşte bulgular” diyen olmadı.

Özellikle bizim ülkemizde bilim adamı formatı ne hikmetse literatür taramasını aşamadı bir türlü. Bu nedenle vatandaşımız “Global korku pazarı”nda literatür pazarlaması ile karşı karşıya.

Ama siz siz olun koronaya karşı hem virüs hem de korku salgınına karşı tedbirinizi alın. Hem pazarlamacılardan hem de virüse karşı insanlarla temastan uzak durun.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun.