Elif 3 yaşında… Ayda da öyle…

Üzerlerindeki binlerce ton beton, taş, moloz yığınına rağmen,

Enkaz altında…

Sessiz, soğuk, karanlık geçen günler, geceler sonrasında bile…

Küçücük bedenleriyle kocaman bir dünyanın yükü altında ezilmeyen…

Kahraman bir itfaiyecinin parmağını minicik eliyle kavrayıp, hayata sımsıkı tutunan

Umutların tam tükendiği anda hepimize,

Umudunuzu kaybetmeyin, umut her zaman var dedirten…

İzmir depremini bize ömür boyu hatırlatacak iki küçük çocuk.

Hani biz arada isyan ediyoruz ya bir zorluk gördüğümüzde…

Elif hiç isyan etmiş midir hayatında?

Ya Ayda?

O enkazın altında bir kez olsun ümitsizliğe kapılmışlar mıdır?

Bir kez olsun hayata küsmüşler midir en küçük bir sıkıntıda bizim yaptığımız gibi?

Biliyor musunuz?

Aslında hepimizin bedeninde,

Elif gibi,

Ayda gibi

Ya da deprem altında kalan binlerce insan gibi…

Hayatın üzerimize yığdığı binlerce ton yükün izleri var.

Hayatımızın her anında şuradan bir parçamızı, buradan bir başka parçamızı yitiriyoruz farkında bile olmadan...

Amacımızı” yitiriyoruz…

İnancımızı” yitiriyoruz…

Umudumuzu” yitiriyoruz…

Elbette hepinizin birçok dertleri vardır.

Ya kilonuz fazladır ya beyaz eşyalarınız eskimiştir ya bir arkadaşınız hoşunuza gitmeyen bir laf söylemiş, moralinizi bozmuştur.

Bizim evde koltukların değişmesi gerekiyor mesela…

Ne kadar çok derdimiz var değil mi?

Elif’i Ayda’ görünce bizim dertlerimizin ne kadar küçük sorunlar olduğunu, bunların yaşamımızı alt üst etmesine nasıl izin verdiğimizi görüyor ve şaşırıyorum…

Oysa Elif hiç mazeret üretmedi…

Ayda kimseyi suçlamadı…

Onlar binlerce ton beton yığının altında hiç umutsuzluğa kapılmadı…

Bir Elif’e Ayda’ya bakıyorum, yaşadıklarına, bir de kendimize, günümüz gençliğine…

Siz tatile gidemediğinize üzülürken Elif’i düşünün...

Ayağınıza marka ayakkabılar alamayıp dert yaptığınızda Ayda’yı düşünün…

Bir iş yerinde çalışmak yerine, evde oturmayı, boş boş parkta gezmeyi tercih ettiğinizde deprem altında kalanları düşünün.

Düşünün…

Neyinizin olmadığını düşünüyorsanız tekrar düşünün ve sakın başaramadıklarınızla ilgili “başkalarını” veya “kaderi” suçlamayın.

Ben, iki şey öğrendim minik Elif’ten… 3 yaşındaki Ayda’dan…

BİR: Mücadele etmek için gerekli olanın bedenimiz değil, “yüreğimiz” olduğunu.

İKİ: İlgileneceğimiz ailemiz ve bizimle ilgilenen sevdiklerimiz, dostlarımız varsa, bir de başkalarının yaşamını daha mutlu kılacak bir amaca sahipsek, paranın, makamın, hiçbir şeyin bu dünyada önemli olmadığını…