Anadolu’nun şirin bir kasabasından bir Covid-19 hikayesi.

Adam ailecek koronalı.

Annesi, eşi, çocukları ve kendisi.

Karantinadalar.

Hikaye bu ya...

Devletin hizmeti muazzam.

Evden çıkmamaları konusunda teftiş ve hizmet en üst seviyede.

Sabah kapıda kontrol için görevlendirilmiş öğretmenler.

Ailenin tüm ferdleri kapıda.

Sayım ve tesbit yapılıyor.

Öğleyin kapıda kontrol için görevlendirilmiş imamlar.

Ailenin tüm ferdleri kapıda.

Sayım ve tesbit yapılıyor.

Akşama kapıya polisler geliyor. Yine kontrol.

Ailenin tüm ferdleri kapıda.

Sayım ve tesbit yapılıyor.

Şahsın annesi ve eşi ağır hasta. Hatta kapıya kadar gelemiyecek durumdalar.

Ama emir devletten, sayılmaları gerek.

Görevliler de içeri girip risk almak istemiyor.

Hasta halleriyle kapıya diziliyorlar.

Günler böyle sürerken bir gece evin yaşlısı ağırlaşıyor.

Hastane aranıyor.

Doktor isteniyor. Yok.

Ambulans isteniyor. Yok.

Hasta olanın yarasına parmak basmak yok.

-Atla bir arabaya git hastaneye, araban yoksa taksi tut.

(Yoldaki, taksideki ve durduğu benzinlikteki temas, temastan sayılmıyor mu?)

Yani kıssadan hisse;

Bu hizmet sana sağlık kazandırmak için değil de, “hastalananları tecrit edip, başının caresine bak denilşp, diğer insanlara yaklaştırmayıp, devletin başını da belaya sokma” hizmeti mi?