Haksızlığa uğramayan var mıdır?
Kötülükle karşılaşmayan olmuş mudur?
Aslında bu sorulara cevap aramaya çalışmak abesle iştigal..
Hele ki günümüzün teknoloji, bilgi çağında!
Siz kendinizi ne kadar kusursuz, mükemmel olarak tanımlayıp görseniz de size kulp takan mutlaka çıkar.
Gerçi kusursuz insan yoktur.
Kusursuz sadece, tek Allah'tır 
Hatalarımızda olacak, kusurlarımızda.
Eksi ve artı yönlerimizde olacak.
Bilerek veya bilmeyerek kusur işlenebilir.
Doğal karşılanmalı, görülmeli.
Tekimiz bile böylesine yaklaşımda bulunamıyor maalesef.
Kırıyor, üzüyoruz birbirimizi. 
En kötüsü de şu;
Aslı astarını sorup soruşturmadan, gerçekliği olmayan yakıştırmalarda bulunarak iftiralar atıyoruz.
Bilmediğimiz, tanımadığımız, yüz yüze gelip hasbihal etmediğimiz insan için yapıyoruz bunu üstüne üstlük.
Muhakkak böyle durumlarla karşılaşıyor, ne yapacağınızı şaşırıp kalıyorsunuz böyle durumlarda.
Yapacağınız tek şey var bence bu kötü durum karşısında.
Ne mi? 
Meraklanmayın birazdan aktaracağım.
★★★
Geçenlerde bizim Kamil, bir gazete getirdi önüme. 
Mutlaka okumamı istediği bir bölüm vardı masanın üzerine bıraktığı gazetede.
"Allah kötülüğü iyilikle yok eder"  başlığı altındaki satırları okuduğumda, kimi ortamlarda sıklıkla karşılaştığım anlar geldi gözümün önüne geldi. 
O anlarda bana "neden sessiz kalıyorsun" diye serzenişte bulunan arkadaşlara verdiğim cevapları hatırladım. 
"Sen okuduktan sonra, bu bölümü kesip saklayacağım" diyen Kamil kardeşim de dilinin döndüğünce birşeyler anlatmaya çalıştı bana "kötü insan nasıl olunur" üzerine..
Neler mi yazıyordu o gazete sütununda?
Birbirini kötülemek, karakter suikastı yapmak için yarış eden insanlara çok güzel mesajlar vardı. 
Elbet anlamak isteyene veya algılamak için gayret gösterene..
★★★
Kardeşlerim
Bugüne kadar karşılaştıkları kötülüklere sessiz kalanların yüreklerini rahatlatacak ve kimilerinin kovulmuş iblisle arkadaşlığını gözden geçirmelerine yardımcı olabilecek ders niteliğindeki o bölüm aynen şöyleydi:
★★★
Meşhur kıssadır anlatılır: 
Bir defasında, adamın biri Hz. Ebu Bekir’e gelip sürekli hakaret etti. 
O hakaret ettikçe Hz. Ebu Bekir dinledi, cevap vermedi. 
Orada bulunan Peygamber Efendimiz (SAV) tebessüm ediyordu. 
Aşağılık ifadeler karşısında Hz. Ebu Bekir dayanamayıp sert bir karşılık verince Hz. Peygamber’in yüzü değişti ve oradan ayrıldı. 
Hz. Ebu Bekir peşinden koşup ayrılmasının sebebini sorunca, Peygamber Efendimiz; ‘Sen sükût ettikçe bir melek senin yerine ona cevap veriyordu. Fakat sen ağzını açınca yanına şeytan geldi. Ben şeytanın olduğu yerde bulunmam' karşılığını verdi.
★★★
Bu kıssada görüldüğü üzere, kötülüğe kötülükle karşılık vermek melekleri hoşnut etmezken, şeytanı nasıl da sevindiriyor!
Sen sen ol, hemen hiddetlenme, sor soruştur.
Şeytanın kayığına su, cehennemine odun taşıma...
Selâmetle..