Aslında her yönden yeni bir karmaşa döneme girildiği görülüyor. ABD’nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Pençe Harekâtları nedeniyle Ortadoğu bölgesinde gerçekleştirdiği son üç yıl içinde kaybettiği mevzileri tekrar kazanmak için hangi oyunları tezgâhladığını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Fakat Türkiye içinde garip bir kargaşanın yaşandığını her alanda görüyoruz. Bu gariplik Suriye konusunda Rusya-İran-Türkiye arasında da kendini hissettiriyor. Akdeniz ve Ege’deki gerginliği saymıyorum bile.

Ne ABD’nin oyalama taktikleri, ne Suriye’deki gelişmeler, ne de Akdeniz’deki gerginlik değil konumuz. Fakat Türkiye’nin kontrollü olup olmadığını bilmediğim farklı alanlarda bir durum yaşadığını müşahede ediyorum. Siyasette partilerin içindeki hareketlilik, yeni oluşumların hızlanması dikkate değer. Bunlarla birlikte terörle mücadele sürerken diğer taraftan Diyarbakır’da bir annenin başlattığı HDP il binasının önündeki oturma eylemi ve sonrasında çocuğunu dağdan indirmesi ile gelişen yeni oturma eylemleri farklı gelişmeler olarak önümüzde duruyor.

Aynı zamanda İdlip’te Rusya destekli rejim güçlerinin saldırıları sonrası yaşanan Türkiye’ye şaibeli göç hareketleri ve bu yeni göç dalgası içinde PKK, İŞİD ve farklı terör örgütlerinin militanlarının sızma endişeleri yaklaşmakta olan çok farklı bir kargaşa dalgasına işaret ediyor. Özellikle İdlip’ten yeni göç edenlerin kesinlikle ciddi kontrol altına alınması gerekiyor. İddialara göre ağırlığını PKK-İŞİD gibi terörist gruplara dâhil binin üzerinde militanın başta İstanbul ve Ankara olmak üzere istihbarat örgütleri korumasında kaydırıldığı bilgileri dikkate alınmak zorunda.

Bana göre Diyarbakır anneleri olarak gündeme gelen PKK’nın götürdüğü çocukları dağda bulunan ailelerinin büyüttüğü HDP il binası önündeki eylemler sevindirici. Fakat ilk oturma eylemini muaf tutarak sonradan gelişen bölümler önemlidir. Bu işin ne kadar ailelerin kontrolünde, ne kadarının farklı gruplar ve ne kadarının devletin kontrolünde olduğunun iyi ölçülmesi gerektiği bilinmelidir. Bu görev istihbarat ve İçişleri Bakanlığının aslında. İçişleri Bakanı’nın bunları bilerek mi gittiğini sormak gerekir.

Özellikle bu eylemin içine PKK’nın kadrolarının ne kadar dâhil olduğunun bilinmesi gerekiyor. Bu olayın kendiliğinden gelişme imkânı yok. Onun için arkalarında güven duyacakları bir yapı devlet değilse ne olduğu çözülmek zorundadır.

Kısaca uyarmakta fayda var. Diyarbakır anneleri hareketi yüreği yanan ailelerinin hareketidir. Bunda şüphe yok. Fakat PKK’nın boş durmadığı sessiz kalmadığı muhakkak. Öyleyse PKK’nın HDP ile birlikte bugün içine gömüldükleri sessizliğin amacının iyi irdelenmesi gerekir. Eylem içinde yer alan bazı ailelerin geçmişinin PKK ve HDP ile bağlarının irdelenmesi gerekir. Bu hareketin devleti düşürdüğü durumunun masaya yatırılmasına mutlaka ihtiyaç var. Bu hareketin HDP ve PKK’ya zarar ve yararı tersinden okunmalıdır.

Bir taraftan Diyarbakır anneleri, diğer taraftan İdlip saldırıları ile yaşanan göç dalgasının içindeki terörist unsurlar ve siyasette yaşanan kargaşa hep birlikte değerlendirilmelidir.

Diğer taraftan İdlip gerginliği dolayısıyla Kazakistan’ın problemlerin çözümü için harekete geçtiği bilgileri geliyor. Türkiye’nin İdlip gerginliğini fırsata çevirmesi gerekiyor. Duyumlara göre Kazakistan Astana görüşmelerinin devamı için hazırlık yapıyor. İran-Rusya ve Suriye yönetiminin ve muhaliflerin yükümlülüklerini yerine getirmesi için ilişkiler devam ediyor. Önümüzdeki aylarda 13 kez gerçekleşen görüşmelerin 14.sü için Kazakistan’ın hazırlıklara başladığı haberleri geliyor. Çözüme adaklanarak bu görüşmelerde Türkiye’nin daha fazla inisiyatifi ele alması gerekecek.

Kalın sağlıcakla…