Dünyaca ünlü dil bilimci  gemiyle yolculuğa çıkmıştı. Şöhretin ve ilminin doruğundaki bilim adamı gemi kaptanıyla sohbete başladı. Gemiciye dil bilimi ile bilgiler sorunca gemi kaptanı “Bilmiyorum” dedikçe o mağrur biçimde gemici ile alay ediyordu.Gemiciye “Yazık  ömrünün yarısını bu cahilliğin yüzünden heba etmişsin” dedi…
Bir süre sonra şiddetli bir fırtına başladı. O panik içinde gemici dünyanın bir numaralı bilim adamına döndü ve:“–Ey üstad, yüzme bilir misin?” diye sordu…Bilim adamı , solmuş sararmış bir vaziyette titrek bir sesle kekeledi:“–Hayır, bilmem!..” dedi.. Bunun üzerinde gemici, mahzun bir eda ile şu mukabelede bulundu:“–Gramer bilmediğim için benim yarı ömrüm mahvolmuştu, öyleyse şimdi senin bütün ömrün mahvoldu. Zira gemimizin bu fırtınadan kurtulma imkânı yoktur. Ey dil bilgini, bir bilim adamısın ama bu deryada gramerden ziyade yüzme ilminin daha faydalı ve zaruri olduğunu bilmiyor muydunuz?..”
“Kıssadan anlaşılacağı üzere; bu fani vücut gemisi ölüm girdabında çırpınırken, yani dünyaya büyük veda anı olan ölüm yaklaşınca; asıl ihtiyaca cevap vermeyen, yaşanmayan, irfana dönüşmeyen, ruhsuz, kuru ve sırf nefsin rahatına yarayan bilgilerden medet umulamaz. O anda Allah’ın kulundan istediği “kalb-i selîm”e ihtiyaç vardır.
Faydalı ilim , ihtiyaca cevap veren ilimdir. İnsanın en büyük ihtiyacı, bedeniyle birlikte ruhunun da ebedî saadetini temin etmektir. Bu da, Allah rızasını kazanmaya bağlıdır. Allah’ın rızası ise, “kamil iman” ile birlikte “Salih ameller” ile elde edilebilir.
Bu açıdan bakıldığında insana en  faydalı ilim, kula Rabbini tanıtan, dünyaya geliş ve gidişin hikmetini kavratan, dünya hayatındaki imtihanların farkında olmayı sağlayan, insanı inceliğe, hassasiyete, rikkate ve tefekküre sevk eden ilimdir.
Aslında bütün ilimler, Allah’ın kainata koymuş olduğu kuralları/kanunları tespitten ibarettir.
Allah, ilk ayette; “İkra: Oku!” buyurur. Bu okuma, sadece yazılı bir şeyden okumak manasına gelmez. Bununla birlikte gözle mütalaaya, zihinden ve gönülden tezekkür ve tefekküre de işaret eder.
Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet ile bizleri tefekküre, yeryüüznde, tabiatta olup bitenleri gözlemleyip ibret almaya davet eder.
 “(Resulüm!) Sana bu mübarek Kitabı ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sâd, 29)
“And olsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hala akıllanmaz mısınız?” (el-Enbiyâ, 10)
“Onlar Kur’ân’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?” (Muhammed, 24)
“Şüphesiz Allah katında yürüyen canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.” (el-Enfâl, 22)
İslam’a göre düşünmeme yani  tefekkürsüzlük  hayatı zindana çeviren manevi bir felâkettir.
Bu sebeple insana fayda sağlayacak ilme ulaşmak için, Allah’ın varlığının, birliğinin ve azametinin kainata işlenmiş delilleri olan kainat kitabındaki ayetleri gönül gözüyle okuyabilmek, derin derin tefekkür etmek ve onları hakiki manasıyla kavramaya çalışmak icap eder.
Bu dünyaya gelenler niye geliyor, buradan gidenler niye gidiyor? Kimin mülkünde yaşıyoruz, bu alemdeki nizam kime aittir? Bu gök kubbeyi; dağlarıyla, okyanuslarıyla koskoca yeryüzünü hangi kudret inşa etmiştir? Kimdir ve amacı nedir?
İşte insana en faydalı bilgi/ ilim, bu gibi sorulara iç dünyamızı, yani gönül alemimizi tatmin edecek cevaplar veren ilimdir. Esas ilim ve bilmek, ilahi amaca, var oluş hikmetimize, yaşayış ve davranışlarımızla, doğru karşılığı verebilmektir.
İşte faydalı ilim, kişiyi Allah’a kullukta tekamül ettiren, insana ruh inceliği, rikkat, zarafet ve hassasiyet kazandıran bir ilimdir. Bu bilgi aynı zamanda ebedi istikbali saadet içinde yaşamaya vesile olan ilimdir.
Ayrıca ilim zihinde kalıp kalbe intikal etmezse, o ilim faydasız bir ilimdir. İlmin de zihinden kalbe intikal etmesi, bu şekilde “irfan”a dönüşmesi icap eder.
Zira gönle nakşolmayan ve davranışlara aksetmeyen bir ilmi, Hz. Muhammed(s.a.v.))  “fayda vermeyen ilim” olarak ifade etmiş ve ondan Allah’a sığınmıştır.”(Osman Nuri Topbaş)
Akıllı insan geçici dünya hayatını saadet işçinde yaşatacak bilgi/ilim öğrendiği gibi ahrette sonsuz mutluluk içinde yaşatacak kendisine hesap gününde faydalı “Allah’ı bilme” bilgisini öğrenip, ilmini irfan ile kanatlandırıp marifetullah semalarına yükselerek ebedî miraca vasıl olan bahtiyarlar arasına girmenin bilgisi/ilmi peşinde olur.