Basit anlatımla insanı hayvandan ayıran temel farkların başında akıl gelir. Akıl, duygu, düşünce ve davranışları denetler. Değerlere uygun davranışlarda bulunup doğa ve diğer canlılarla uyum içinde yaşamayı öngörür.
Bunun çerçevesi genişletilebilir. 
Akıl, aynı zamanda vicdanlı olmayı, diğerinin hayatına saygı göstermeyi, sosyal kabul gören davranışları seçip sorumlulukla davranmayı da ister…
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaşılan üç görüntü üzerinden halimize bir bakalım.
Sivas’ta bir meslek lisesinde öğretmen 4 öğrenciyi sıra dayağından geçiriyor. Eşit olarak her iki yanaklarına da şiddetle vuruyor.
Tokat sesleri farklı çıkıyor ama… Kiminin yanağı etli kiminin zayıf ya.
Öğretmen (Ne öğretiyorsa), sonra da, “Geçin yerinize” diye talimat veriyor.
Gençler, “Niye vuruyorsun?” bir kelam bile etmiyor,
Hakikaten insan insana niye vurur?
Hem de suratına…
Soruşturma açılmış, açığa alınmış öğretmen. Sonucu izleyelim, bakalım ne olacak? 
Daha önce benzeri olaylardan mahkeme kararları var. Öğretmene dayak attığı için üç maaş kesme cezası verilmiş, hapis de var ama paraya çevrilmiş.

ORANTISIZ GÜÇ

Öğretmenlik formasyonu aldım. Halen üniversitelerde ders veriyorum. Çıldırtan öğrenciler oluyor. Bir kez olsun, şiddete dayalı tepki vermedim. Hatta öfkemi içimde dindirip ses tonumu denetleyip öyle konuştum. 
Üstelik iletişimci olarak bir çıkış yolu bulamıyorsam, bu işi yapmam. 
Şimdi o öğretmene söz söyleme hakkım var. Bir eğitimci, bir yetişkin, bir iletişim uzmanı olarak diyorum ki;
“Acizsin. Sınıfta güç sendedir. Ancak fiziksel olarak o çocuklar karşılık verse tokattan sersem olursun. Bu yaptığın orantısız güç kullanmadır. Öğretmen, her konuda örnektir. Öfkeni nasıl yeneceğini bilmiyorsan, öğretmenliği bırak başkası yapsın. Mantık uçmuş. Bu işi gerçekten bırakmalısın.”
Şimdi öğretmen, çevresine anlatıyordur abartılı biçimde, “Siz olsanız daha fazlasını yapardınız. Delirttiler beni. Dışardan ahkam kesmek kolay. İçlerine girince idare etmek zor” gibi sözlerle kendini savunuyordur.
Bu işin hoş görülür tarafı yok.
Artık öğretmenin vurduğu yerde gül bitmiyor. O koca bir yalandı. Hem de senin gibiler uydurdu. Bir nesil dayaktan geçti.
Okul anılarını anlatırken, “Ortaokulda bir kere, lise de hiç dayak yemedim” diyenlere bizim nesilde, “Hadi oradan palavracı” denirdi.

HANGİSİ HAYVAN

Bir sosyal medya dayak haberi de Kastamonu’dan geldi. Kur’an Kursu din görevlisi, 12 yaşındaki öğrenciyi dövüyor. Çocuk ağlıyor. Görüntüleri var. Müftülük soruşturma açtı.
Eminim o görevli, şayet ailesi tekrar gönderirse o çocuğu bu defa daha şiddetli dövecek. Üstelik bu kez kursta herkesin cep telefonlarını toplatacak ki, kimse kaydetmesin…
Yazıp yazmamakta tereddüt ettiğim bir başka olay. Sonunda içim taştı. Görüntüleri izlediğinizde, “Allah bin türlü belanızı versin” dedirtecek olay Konya’dan geldi. 
Bir vicdansız, kitapsız, şuursuz yaratık kurt yavrularına işkence edip kafasını parçalayarak köpeklerine yediriyor. Aynı ölçüde acımasız diğeri de bu vahşeti görüntülüyor. Hatta, “Kulağını kes bağırsın. Annesi sesine gelir. Onu da öldürürüz” diyor. 
Allahım, sen içimizdeki bu beyinsizler yüzünden bizi helak etme. Mübarek günlerde, kurt ailesini yok eden insanları sana havale ediyoruz Rabbim…
Çevreyi, doğayı, bütün canlıları kutsal bilmek dinin emridir. Namaz, oruç, hac, zekat gibi… Allah’ın varlığına, birliğine, elçisine inanmak gibidir bunlar. Bundan habersiz “hayvandan da aşağı” yaratıkları yaptıklarından ötürü biz insanlar affedemiyoruz.
İçimiz acıyor, gözlerimiz yaşarıyor. 
Çok şükür, bizi yaşatan da onurlandıran da bu merhamet dolu sevgimizdir.
Yolu merhamet ve sevgiden geçenlere selam olsun.