Türkiye'de gündem bir taraftan siyaset, bir taraftan FETÖ, bir taraftan Suriye, bir taraftan Irak'tır. Ne hikmettir bilinmez tüm bu gündemleri ne Iraklılarla ne Suriyelilerle ne de kendi iç dünyamızla değil ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İsrail, Rusya ile konuşuyoruz. Garip olan bu aslında. Problemlerin çözülmesi yerine kangren olmasının nedeni de bu.

100 yıldır sözü edilen ülkeler ve milletler bölge ile hiçbir fiziki komşuluğu olmamasına rağmen ana aktör olarak hep karşımızdalar.

Neden bölgedeki sorunları hep ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail ile konuşuruz? Onlarla çözüm ararız? Onun yerine bölge insanı ile bölge toplulukları ile neden derin irtibatlar kurulmaz.

Yanlış üstüne yanlış yapmanın âlemi yok.  Bize bölge halkı ile irtibat kurarak çözüm bulmanın maliyeti ABD, İngiltere ile konuşmaktan daha az olacaktır. Doğru irtibat yollarını kuramazsak bölgede daha çok uğraştırırlar bizi.

1991 Irak savaşı ile birlikte bölge konusunda bilgi birikimimiz olmaya başladı. Bir dönem Aydın Beyatlı ve Türkmen derneklerine gelip gitmişliğimiz bulunuyordu. Hatta 1990'lı yıllarda Irak savaşı sonrası Saddam'ın Kerkük'te Türkmenleri zorla evlerinden atıp göçe zorladığında 2 binden fazla ailenin isim listesi gelmişti. Takibata da maruz kalmıştık. Aydın bey daha sonra görevli olarak Bağdat'a gitti. ABD suikastı ile Kerkük'te katledilen bir dönemin Türkmen Cephesi Başkanı Mustafa Kemal Yayçılı ile dostluğumuz da o zamanlara dayanırdı.

Türkiye'de bugün gelinen noktada muhalefeti ve iktidarı ile toplumun her kesimi dâhil Musul'da Kerkük'te ‘ne işimiz var' dan çıkılmış ‘Bizimdir' noktasına gelinmiştir. 100 yıldır uzak tutulduğumuz bölgelerin bizlere ne kadar yakın olduğu görülmektedir. Son Musul operasyonu ile Irak yönetiminin anlamsız itirazları gözümüzü biraz daha açmıştır.

Bu itirazların nereden kaynaklandığını gördüğünüzde ise toplumun daha fazla duyarlaştığına şahit oluyoruz. Uzun yıllardır CİA'nın bir düsturu aklımdan çıkmaz. CİA uzmanları istihbaratlarının %98'inden fazlasını açık bilgilerden toplarmış. Hatta daha yüksek oranda. İşte bizde öyle baktığımızda facebook'ta ki paylaşımlar dikkatimizi çekiyor. Dün sabah gözüme çarpan bir paylaşımda mevcut Irak Merkezi Hükümetinin üyelerinin menşeleri sıralanmıştı.

Irak Kabinesi: Fuat Masum(Kanada Vatandaşı), Haydar el-Abadi (İngiliz Vatandaşı), Ayat Allavi (İngiliz Vatandaşı), Hoşyar Zebari(İngiliz Vatandaşı), Adil Abdülmehdi(İngiliz Vatnadşaı), İbrahim Caferi (İngiliz Vatandaşı), Bahaa Al Araji (İngiliz Vatandaşı). Vatandaşlar bu paylaşıma  ‘Irak kabinesi değil sanki İngiliz Lordlar Kamarası' yorumunu ilave etmeyi unutmamışlar.

Şimdi Irak'tan bizim tarafa doğru havlayanlar İngiliz'in ABD'linin namına mı yoksa Irak halkının namına mı ses veriyor? Cevabı zaten vatandaş çok iyi biliyor.

Şu unutulmasın Irak bize ırak değildir. Anadolu Bin yıllık yurdumuz ise Irak 1200 yıldır yurt tuttuğumuz yerdir. Anadolu'ya geçişimiz, Anadolu'yu fethedişimizin kaynağı Irak'tır. Irak'ta 10'larca devletçik kurmuşuzdur. 2003'te 2. Irak savaşı sonrası Kerkük ile Bağdat arasında bir aşiret Türkmen Cephesi'ne katılmıştı. Nüfusu 500 bini geçen bu aşiret Arapça konuşuyor. Fakat tamamen Türkmen aşiretidir. Aynı zamanda Kürt bölgesinin Başkenti Erbil'in Belediye Başkanı daha düne kadar Türkmen'di. Erbil, Kerkük, Musul, Süleymaniye'nin dışında Basra Körfezi'ne kadar dayanır. Bizler biraz Sünni Türkmenlere odaklanmışız. Asıl Türkmen gruplar şiidir. Çok fazla insan bilmez. Irak'taki Bedir Tugaylarının kuruluşunda komutan Türkmenlerdendi. Şimdi ağırlıkları nedir bilemiyorum. Fakat 2000'li yıllarda Genelkurmay eski başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın İran'da konuşlu bu Tugay'la ilgilendiğini duymuştum.

Şu unutulmasın Türkiye Suriye'de Irak'ta parçamız olan unsurlarla ne kadar sıkı irtibat kurarsa o kadar eli güçlenecektir. Zaten bölgedeki savaşın hedefi Türkiye'yi oralara sokmamaktır. Asıl savaş Türkiye iledir.

Not: Başkanlık Sistemi tartışmalarına bilerek girmedim. Durumu biraz bekleyelim.

Kalın sağlıcakla….