Bugüne kadar yazılarımızın çerçevesi çevremizde, ülkemizde, bölgemizde ve dünyada olup bitenlerle ilgili gelişmeler, değerlendirmeler ve gözlemlerimiz üzerine oldu. Şu bir gerçek insan çevresini izlerken, değerlendirirken, kendini göremiyor. Kendini değerlendiremiyor. Hatalarını, kusurlarını, eksikliklerini irdeleyemiyor.

Her insanın hayatında iz bırakan bir hadise, bir kişi, bir ders aldığı bir konu vardır. Bu hadise çocukluğundan, gençliğinden itibaren hayatının sonuna kadar  sana eşlik eder. Birçok gelişmeyi okumanıza o hadise, o kişi veya o hatıra vesile olur. Yaşadığınız olaylar o hatırayı akla getirir.

Balıkesir İmam Hatip Lisesi orta ikinci sınıfta okurken bir matematik hocamız vardı. Çok iyi bir öğretmendi. İyi ders anlatırdı. Kendisini severdim. Yaşadığını duydum. Adı Mehmet Aykırı.  Çok sevmeme rağmen o yıldan sonra başka okullara tayini çıktığından bir daha görüşemedim. Ama aradan yıllar geçmesine rağmen bıraktığı hayat dersi hiç aklımdan çıkmaz. Bir gün konuları anlatıyor. Tahtada problemlerin çözümlerini yazıyor. Tabii öğrenci halleri kimisi dikkatle izlerken bazısının ilgisi olmuyor.

Birden döndü bizim Mehmet hoca “Niye sadece bakıyorsun. Bakmakla öğrenmek olsaydı k..pekler kasap ustası olurdu” dedi. Mehmet hocanın bu sözü verdiği matematik dersinin etkisinden fazla oldu hayatımda.

Ama öyle görülüyor ki Mehmet hocanın halen aklımda olan bu dersini uygulamakta hep geç kalıyoruz. Ankara’da gazetecilik hayatım siyaset-politika muhabirliği ile geçti. Son 3 yıla aşkın süredir de bu sütunlarda sizlerle buluşuyoruz. İşlediğimiz konular iç ve dış ağırlıklı siyasi gelişmeler.

Siyasi figürlerin her yelpazesi ile tanışıklığımız tabiatı ile var. Siyaseten gönülden bağlandığımız görüşümüze uygun siyasi hareketlere yakınlığımızda oldu.

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu bu çerçevede en yakın hissettiğim kişiydi. Onu Fazilet ve AK Parti ile birlikte Recep Tayyip Erdoğan hareketi izledi. Kuruluşundan itibaren her kademesi ile tanışıklığımız oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de aynı şekilde.

İnsan siyaset-politikayı izleyince sevdiği beğendiği siyasi figürlerin içinde farklı hizmetlerde bulunmakta istiyor. Biz de öyle yaptık. Faydamızın olacağına inandığımız için  2007 yılından bu yana da 5 defa milletvekili aday adaylığı son olarak da Bigadiç Belediye Başkan aday adaylığına çıktık. İnsan işin içine girince ya zaman çok hızlı geçtiğinden, ya da körleştiğinden bazı gelişmeleri es geçtiğimizi fark ediyoruz. Farkına varamıyor. Kendine birçok sebep bularak girdiği yarışı bırakamıyorsunuz da.

Öyle görülüyor ki bazı şeyleri geç algılıyoruz. Bir dostum Ankara’da bir ilçenin aday adaylığına müracaat etmişti. Aday gösterilmeyince geçmiş olsun diye aradım. Onun ilk tecrübesi olmasına rağmen  kendisi için “Bu sistemle benim doku uyuşmazlığım olduğunu müşahede etmiş oldum maalesef” diye çok net tespitini aktardı. Maalesef ancak 6. seferden sonra  anlamış bulunuyorum. İnsanlar bir başkasını bulunduğu konum olarak seviyor, o konumunun dışına çıktığında durum değişiyor.

Birde şöyle bir gerçeği de görmek lazım. Futbolda çok iyi teknik direktör olmanız çalıştırdığınız futbolcu kadar sahada oynama kabiliyetiniz olduğunu göstermez. Hep birilerine mana bulacak, birilerinin eksikliklerini görecek halimiz yok ya. Hep hırsıza mana bulacak halimiz yok ya, kendimize de bakalım. Bu işi öğrenememişiz.

Bizde “çakıyı yemek” alışkanlık yaptı, Ama çakıyı çekenler bu sefer inşallah damarlarını kesmemişlerdir. Yoksa kan kaybından gider…

Kalın sağlıcakla…