ABD Seçimleri üzerine bu üçüncü yazım. İlkini 6 Kasım’da yazmışız. İkincisini 6 Aralık’ta kaleme almışız. O yazıları okuyanların bir kısmı komplo teorisi ürettiğimizi düşünmüş olabilirler. “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir” sözünü unutmayalım.

ABD’nin gelişini ve bundan sonra gidişini bugünden görmek mümkündür. Sözünü ettiğimiz iki yazıda vurguladıklarımız ABD içinde kaos için potansiyelin nasıl oluşmaya başladığını ve Türkiye’nin tüm bunlardan çıkarması gereken derslere işaret etmiştik. Çarşamba günü gerçekleşen ABD Kongresi baskını Türkiye’de iktidarı ve muhalefetiyle birlikte bu dersleri çıkarmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Şimdi ABD’de neler oluyor? Bunu iyi anlamak lazımdır. Anlamadan güncel olayları değerlendirmek havanda su dövmekten öteye geçmez. Bugün yaşananları Trump ve Biden kavgası gibi görmek abesle iştigaldir. Her ikisi de ‘ununu elemiş eleğini asmış’ kişilerdir. Tecrübeleri ve zaaflarının dışında başka bir şey olmayan iki portredir. Çok yakından tanımayanlara ABD ulusal çıkarları söz konusu olduğunda bir bütünmüş gibi gösterildi hep. Siyasal alanda iki parti Cumhuriyetçiler ve Demokratlar diye bilinir ve bir seçim biri alır bir seçimi diğeri alır bilirdik. Kim seçilirse seçilsin ABD menfaatleri için çalışır algısı sirayet etmişti bizlere.

Maalesef ABD içindeki mücadeleyi pek anlayamamışız. Epey bir uyutulmuşuz. Trump’ın gelişi ve uyguladığı 4 yıllık başkanlık anlayışı ile fark ettik ABD içindeki derin kaosu.

Hem toplumsal yapı olarak hem de devlet olarak analizi çok geç yapmaya başladık. O da kaç Avrupa topluluğundan oluştuğunu unuttuğumuz Amerika’nın nasıl olurda son 100 yıl içinde dünyanın birinci gücü durumuna yükselir ve lider görünür? Yapısı itibarı ile mümkün olmayan şey aslında. O zaman bu algı ve bu güç nereden kaynaklanıyordu? İşte bu sorunun cevabını öğrenmemiz çok geç oldu aslında.

Batı ve Avrupa toplulukları acımasız ve canidir. ABD imparatorluğu 70 milyonun üzerinde yerli halkın neredeyse tamamının soy kırıma uğraması üzerine kurulmuştur. Amerika kıtasında kaç milletin ve medeniyetin yok edildiği sır gibi saklanıp masallar uydurularak dünya kandırılmaktadır. Batılıların Amerika kıtasına gittiğinde kaç milyon kişi yaşadığını bilmiyoruz. Ve bunların nasıl bir vahşetle yok edildiklerini de bilmiyoruz.

Ama zulüm üzerine yükselen medeniyet olmaz. Olsa da uzun sürmez. ABD aslında global güç sahiplerinin ‘Kağıttan kaplan’ olarak dünyanın karşısına koydukları bir korkuluktan ibarettir. Zamanla o kağıttan kaplan kendisini sahici gibi görmeye başlamıştı.

Bugün o kağıttan kaplanın üzerine yağmur yağıyor rüzgar esiyor. Korona virüs salgını ile fark et ettiğimiz bir gerçek vardı. Bu salgın karşısında dev bildiğimiz süper güç olarak gördüğümüz ABD ve İngiltere’nin aciz kalışı. İşte o zaman anlaşıldı ki bu iki süper güç diye bildiğimiz iki devletin acziyet hali. Ardından ABD seçimlerinde yaşanan rezaletler demokrasinin beşiği gibi bilinenlerin hangi oyunlar içinde oldukları.

Kısaca “Kağıttan Kaplan” yağan yağmur ve kaçak şimşeklerin etkisi ile sönmüştür. Çarşamba günü yaşananlar bunun neticesidir. Daha yıkıcı kaosları bekleyin. Bunun öncü etkisi kulislere yansıyan iddialara göre Nisan ayı içinde yaşanacak finans dünyasındaki sarsıntı ve Borsaların çökmesi ile yaşanacak. Ardından 2025’e gelindiğinde ise ABD’nin en önemli ‘Kağıttan Kaplanı’ Dolar’ın ipi çekilecek. ABD’de paranın gücü bittiğinde bir birlerini yiyecekleri kesin.

İşte bu noktada Türkiye ABD’nin bugün içine düştüğü durumdan ders çıkarıp içerde birlik ve beraberliğini siyasal açıdan da sağlamalıdır. İktidar ve muhalefetin toplumsal ayrıştırıcı anlayıştan hızla vazgeçmelidir.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun….