HEMEN herkesin bir hikâyesi var o uzun olduğu kadar ‘milletin yazdığı kahramanlık destanı’ diye tarihe geçen geceyle ilgili.

Siz o hikâyeleri televizyonlardan izlediniz, radyolardan dinlediniz, gazetelerden okudunuz.

O haberleri sizlere ulaştıranların hikâyeleri de var. 

Kimi evinde küçük bebeğini bıraktı çıktı meydanlara, kimi ailesini bıraktı, savruldu haberden habere.

★★★

Gazetecileri hor görüp geçiyorsunuz ya.

İyiyle kötüyü, güzelle çirkini ayırt etmeden aynı kefeye koyup çıkar peşinde koşan insanlar olarak göstermeye çalışıyorsunuz ya..

Hiç öyle değil.

Kutsal ve saygı gösterilmesi gereken mesleklerin başında gelir gazetecilik.

Son örneği ülkenin kaosa sürüklenmeye çalışıldığı 15 Temmuz'da görüldü.

Karanlık geceyi aydınlatmakla kalmadı haberciler sadace.

Geçmişten bugüne onlarca, yüzlerce olaya ışık tuttu.

★★★

Habercilerin hangi koşullarda görev yaptığını bilmeniz açısından o geceyi iliklerine kadar yaşayan arkadaşlarımızdan bazılarının anlattıklarını özetleyip sizlerle paylaşacağım bir kaç gün.

Bugün, bir haberci annenin, Gülşah Birsen’in o gece ve sonrası yaşadıklarından başlayalım.

"KalkışMA" kitabında anlattıkları okurken tüylerim diken diken olmuş, nabzım tavan yapmıştı. Aşağıdaki satırları okuduğunuzda sizlen de aynı duyguları yaşayacaksınız.

★★★

Meslektaşımız Gülşah Birsen, o gece, 3 yaşındaki minik yavrusunu bırakacak kimse olmadığı için kucaklayıp çalıştığı tv’ye koşanlardan biri.

Sonrası mı, kendi ağzından dinleyelim:

Habercilik kimliğimle, annelik kimliğim resmen birbiriyle yarışıyordu, an geliyor biri bir adım öne çıkıyor, başka bir an geliyor diğeri öne atak yapıyordu. “Kalbim daha ne kadar kaldırır?” diye düşünürken, duayla Allah’a emanet ettim onları, Köprüde yaşananları takip etmeye başladım.

★★★

Köprüye akın akın insanlar gelmeye başlamıştı, karşısında ise cuntacı komutanlar ve emirlerindekiler. canlı yayında olup biteni anlatırken, bir tank kalabalığı yararak köprüye girdi. 

O tank üzerimize ateş açtı. 

“Bir Türk askeri bunu yapamazdı..” bizzat şahit oldum. 

Onlar asker değil, askerlerin üniformalarını zapt etmiş, sivillere ateş açacak kadar gözü dönmüş düşmanlardı. 

Hedefsiz ölüm yağıyordu her bir noktadan. 

Sokaklarda kan akıttılar.

Çığlıklar, gözyaşları ve isyan, zaten düğüm olan bilinçaltıma kilit vurdu o gece.

★★★

Canlı yayın yapan tv kanallarının basıldığı o gece, o kanaldan birinde benim küçük kızım vardı. 

Uykusu gelince iki sandalyeyi birleştirerek yatak yapmışlar ona.

Yüreğim en çok o gece ağır geldi bana.

Sözler değil, duygular konuştu sadece. O karanlık gecenin sabahında sarıldık birbirimize.

Beren, kızım.. Geçen gün yine kanala geldi, 'Bomba!' diye bağırmaya başladı; 'Kim öldü, babam nerede?' demeye...”

★★★
 

Kardeşlerim,

Hainler o gecenin kahramanlarından 249'unu şehit etmekle kalmadı, minik Berenlerin de kabusuna girdi!

Unutmayın, unutturmayın sakın 15 Temmuz’u..

İşini iyi yapan gazetecileri unutmayın.

Mesleğini ilkeleri ışığında yapan gazetecilere sahip çıkın ki, tıpkı adalet gibi, su gibi, bağımsız basının sizlere de bir gün lazım olabileceğini unutmayın!
...
#Pazartesi #15Temmuz