Koronavirüs pandemisinden çok önce salgın hastalıklar, düzinelerce roman ve filmin merkezindeydi.

Gelecekten bahseden bu tür hikâyeler ilgimi çekerdi.

Kasvet olurdu içlerinde, belirsizlikler olurdu…

Teknolojiye karşı çevrenin intikam alması olurdu…

Bu kitapların, bu filmlerin çoğunun ortak noktası, temel fikri: salgın sonrasında “değişiminin” kaçınılmazlığıydı…

2020’ye girdiğimiz günden bu yana öyle olaylar yaşıyoruz ki, her birimiz adeta “salgın” konulu bir filmin oyuncuları olduk.

Filmler genellikle bir çıkış yolu sunar.

İzleyiciler genellikle mutlu sonları tercih eder.

O yüzden hayatta kalma mücadelesi yaşanırken;

Bazen tüm dünya, bireysel fedakârlık ya da çabayla kurtarılır, bazen de hayatta kalmak için toplu bir eylem gerekirdi.

Okurken, izlerken ilk başlarda gelecek ve insanlığın kaderi hakkında karamsarlığa kapılsak da sonunda insanlığın hayatta kalmayı başardığına şahit olurduk.

Yani umut hep vardı…

Ama dur bir dakika…

Yoksa bu kitaplar, bu filmler, tüm bu felaket senaryoları, bizleri önümüzdeki planlanmış “Yeni Dünya Düzeni”ne, bir değişime hazırlıyor olmasın?

Biz film izliyorduk,

Birileri perdenin arkasında nükleer silahlarını hızla çoğaltıyordu.

Biz kitap okuyorduk,

Birileri insanlar üzerinde kimyasal silahlarını acımasızca kullanıyordu.

Medya, algı operasyonuyla gerçekleri saklıyordu.

Adım adım, yavaş yavaş başka bir düzene doğru gidiyorduk.

Senaryo çoktan yazılmıştı…

Ve biz sadece birer figürandık.

İzlediğim filmlerde, okuduğum kitaplarda, insanlar hava geçirmez giysileriyle hastalıklara, salgınlara bir çözüm buluyordu.

Bu salgının sonunda da koronavirüs hakkında çok fazla roman yazılacak, çok fazla film çevrilecek.

Her bir satırını bildiğimiz, her bir sayfasını şimdiden okuduğumuz bu gerçek hikayelerin sonunda çözümü bulup dünyayı kim kurtaracak sizce?

Gücü…

Bilgiyi…

Parayı…

Gözünü hırs bürümüş, sürekli kâr peşinde koşan açgözlü insanların kontrol ettiği bir dünyada bizi nasıl bir son bekliyor?

Yaşlılarını göz göre ölüme terk eden bir dünyada, geleceğe nasıl umutla bakacağız?

İlaç satmak için hastalık üreten şirketlerin rekabet ettiği bir dünyada, nasıl sağlıklı olacağız?

İnsan, hayvan, bitki demeden kimyasal ve biyolojik silahlarla kitlesel ölümlere yol açan ülkelerin var olduğu bir dünyada, nasıl hayatta kalacağız?...