LİYAKAT”IN ‘J’Sİ…
E nerde?..
L-İ-Y-A-K-A-T…
‘J’ yok.
Yooo sadece siyasetçilere kızmayın hemen…
Gözünün üstünde kaşın var diye görevden alanlar, dolduruşa gelip de liyakatı es geçenler, tanımadan bilmeden, birilerinin lafıyla deneyimi-diplomayı-doktorayı görmeyenler hep var bu ülkede…
Siyasetçilere çoktaaan(!!!) alıştık(??)…
“Bu şunun adamı, o bunun adamı” gibi siyaset kazanına özellikle atılan ama siyasetle işi olmayıp sadece işini yapan ve bu nedenle “liyakatta ‘j’miz eksik demek ki” diyen pek çok kişi var.
Liyakatta”j” yok demeyin…
J, patinajda…
Adamına göre maske takıp bukalemunluk yapabiliyorsan bunun adı patinajdır…
Liyakat’ın “j”si tam da oradan geliyor işte…
Liyakata patinaj yaptırırsan koltuk sende…

Liyakajjj mesela…
Ama birilerine yapışmayıp dik durabiliyorsan da önemli değil… Önemli olan ego’na esir olmaman, “kendini bilmen” ve işini yapman.
Siyasetten girdik konuya çünkü siyasetin bu “olumsuz” özelliği sadece bize özgü ne yazık ki.
Çünkü siyaset bizde hep “çıkar” amaçlı görülmüş.
Her zaman dediğimiz basit bir örnek var oysa…. Çıkarın milletvekilliğinden ballı milletvekili maaşını ve emekliliğini, madem millete hizmet etmek amacı var ve herkes peşinde ya…
O zaman görelim milletvekili olma sevdalılarını.
Basitin basiti bir örnek bu… Kıyaslayabilir veya çeşitlendirebilirsiniz…
Amma…
Yukarıda daha giriş kısmında dedik…
Siyasetçilere kızmayın sadece…
Liyakatın ‘j’sini vatandaş da sever.
Ne dersiniz vatandaş şikayet eder de ne kadar önem verir kendisi liyakata…
Bir doktor arkadaşımız yakınıyordu:
“Haftanın 5 günü polikliniğe giriyorum, günde 70/80 hastaya bakıyorum… Sabah izlediği televizyon programından veya internette okuduğu bir yazıdan kendi kendine teşhis koyan, ille de komşusunun iyi geldiğini söylediği ilacı yazmam isteyen, isim isim antibiyotik listesi getiren onlarca vatandaşı memnun etmeye çalışıyorum” diyordu mesleğin getirdiği tüm hayal kırıklıklarıyla…
Peki biz karşımızdaki doktorun liyakatine ne kadar önem verdik şimdi?..
Geçelim sağlıktan hukuk alanına…
Bilirsiniz bizde herkes aynı zamanda hakim, savcı, avukattır…
Borç ödememenin en güzel taktiklerini onlarca icra dosyası olup da şaşa içinde yaşayan “ünlü” bataklardan öğrenebilirsiniz…
Kendisi boşandığı için boşanma davasının tüm ayrıntılarını, hangi tanığın ne söylemesi, hangisinin ne söylememesi gerektiğini arkadaşlarına güzel güzel anlatan ve onlara taktik de veren yanında avukat ne halt etsin ki?..
Bir de cezaevi boyutu var… Cezaevindekilerin de uzmanlık alanı doğal olarak savcılık ve hakimlik ile infaz sistemi… Savcı neyden ceza ister, hakim ne verir, hangi maddeden indirim yapar, bunun yatarı kaçtır…Hepsini bilir içerideki…
Liyakat mı?.. Doktor, istenen ilacı yazarsa iyi doktor, avukat duyulmak isteneni söylerse iyi avukat öyle mi?
Unutun liyakat kelimesini…
Liyakaj yapmalı artık onu.

Oysa bilinmez mi ki:
İdareci liyakata önem verse, başkalarına örnek olacak…
Sap ile samanı ayırabilse kalite gelecek…
İş yapan ile işi bileni korusa, hizmet takdir edilecek…

Benden senden yaftalamalarına gözünü kapasa, insanın değeri bilinecek…
Ama dediğimiz gibi…
Unutun buralarda liyakatı…
Patinaj yaptırın, liyakajlaştırın…
Parlamanın yeni yolu çünkü:
Liyakaj!