Koronalı günlerini yaşarken dönüp bakıyorum da maziye…

Neydi o günler” diye tekrarlayasım geliyor sürekli…

70’ler…

Piyano gibi tuşları olan radyomuzun başında, ha bire polis radyosunu aradığım, babamın “Ajansları” hiç kaçırmadığı o günler…

Yaz akşamları düğüne gider gibi Meramses’e ailece film izlemeye giderdik…

Hele Zevk Sineması var ya…

Pazar günleri sinemanın önü kalabalıktan geçilmezdi.

Tommiks, Teksas, Zagor, Bonanza gibi resimli çizgi romanların bir çeşit pazarı kurulurdu.

Üzerine yarım kutu ayakkabı cilası sürülüp bir güzel de kadifeyle kayganlaştırılan o kitapların üzerine, belli bir uzaklıktan, 25 kuruş veya 50 kuruş gibi madeni paralar atarak almaya çalışırdınız.

Sonra da Yalı gazozu, yanında da peynirli poğça eşliğinde karate filmi izlemek için doğru sinemaya…

1977’in 23 Nisan’ı…

Garnizon Komutanı olmuş, 23 Nisan törenlerini apayrı duygularla izlemiştim.

O 23 Nisan yaşadığım, hissettiğim en özel, en değerli 23 Nisan’dı…

Lise yıllarımda yani 80’li yıllarda, karikatür çizerdim.

Doğrusu fena da çizmezdim.

Hatta Gırgır dergisinin düzenlediği karikatür yarışmasında Türkiye 2.’si olmuştum.

Her hafta, çizdiğim karikatürleri Gırgır’a yollar, heyecanla yayınlanmasını beklerdim.

Çoğu kez okul harçlığımı karikatür çizerek çıkardım…

Oğuz Aral’la, Latif Demirci’yle, Hasan Kaçan’la, Cem Yılmaz’la aynı dergide çizgilerimi paylaşmanın sevincini yaşadım…

12 Eylül 1980…
Bir sabah radyoda Orgeneral Kenan Evren, ordunun idareye el koyduğunu söylüyordu...
İhtilâl olmuştu...

Ertesi gün sokağa çıkma yasağı vardı.

Evin kapısının önünde oturmuş, sokaklarda dolaşan askerlere baktığımı hatırlıyorum.
 

1984...
Lisenin son yılı, okulun son günü…

Şeker Fabrikasının Balo Salonunda (Evet, o zamanlar adı gerçekten de Balo Salonuydu) düzenlenen yıl sonu partisi…

Haylazlık da bir yere kadardı işte…

Fikret Ünal, Semra Ünal, Ata Karadeniz, Taşkın Örem, Mualla Kural, Fikret Bayer, Hayri Eröz, Atilla Pekyalçın ve daha nice öğretmenlerim…

Bir döneme iz bırakmış efsane öğretmenler…

Saygıyla, vefat edenleri rahmetle andığım hocalarımın her biriyle ayrı ayrı anılarım var.

Belki yazarım bir gün…

Seksenlerin sonu…

İstanbul’da güzel anılarla, güzel arkadaşlıklarla geçen askerlik yıllarım…

Ve 90’ların başları…

Cep telefonumuz olmasa da…

Twit’ten, Facebook’tan, Youtube’dan haberimiz olmasa da

Müzikleri kasetçalardan dinlesek de…

O günler…

Bugünlerden çok ama çok daha gerçekçiydi…