Bu da ne şimdi diyeceksiniz, biliyorum.

İşte ben de onu diyorum. Bizim vekillerimiz sosyal medyayı neden muhabir veya gazeteci olarak kullanıyorlar bileniniz var mı? Açıkçası ben çözemedim.

Sosyal medya olarak sadece Twitter hesabım var ve o mecrada çok sayıda milletvekilini doğal olarak takip ediyorum. Neden takip ettiğime gelince… Çünkü ülke meseleleri hakkında görüşlerini merak ediyorum, çünkü vekil oldukları için partilerinin ilgili vs. hususlarda ne düşündüklerini bilmek istiyorum, vatandaşın sorularını cevaplamalarını, onlara yardım edip dertlerine çare bulmalarını bekliyorum vs…

Ancak çok az milletvekilini tenzih ederek söylemeliyim ki takip ettiğim birçok milletvekilinde aradığım hiçbir kriteri bulamıyorum. Durmadan fotoğraf paylaşıp, nereye gittiklerini, neler yapıp ettiklerini, nereleri ziyaret ettiklerini, gezi tozu işlerini yazıp duruyorlar. Peki, milletvekili bunları paylaşırsa bizim muhabir ve gazeteci arkadaşlarımız ne iş yapacaklar? Haber ajansları ne yapacak?

Bazen sözünü ettiğim vekillerimiz sağ olsun, haberler daha gazetelere düşmeden onların imzasıyla haberdar oluyoruz! Milletin oylarını alarak siyaset arenasına çıkan bu hanımefendilerin ve beyefendilerin ideolojik bir görüşleri yok mudur? Peki ya sahip çıkacakları bir davaları?

Vekil imzasıyla haber okumak istemiyoruz. Bizler onlardan yorum, düşünce, aksiyon kabilinden icraatlar bekliyoruz. Çok mu şey istiyoruz acaba?

Millî birlik ve beraberlik ruhuna ne oluyor?

15 Temmuz sonrasında anlamlı bir yürüyüşe çıkan MHP ve AK Parti akabinde güzel ve huzur veren bir sosyo kültürel iklimi de inşa etmişlerdi. Ortalık durulmuş, millî meselelerimiz üzerinde geniş kesimlerin oluruyla cesaretle ve kararlılıkla durulması noktasında önemli adımlar atılmıştı.

Yerel seçimlerin ufukta görülmesiyle birlikte, yerelde Cumhur İttifakı’nın (şimdilik) yapılmıyor oluşunun deklare edilmesinin hemen ardından birtakım karanlık çevreler, kafalarını gömdükleri yerlerden çıkarmaya başladılar.

Aniden Cumhuriyet, Atatürk, Türk vb. kavramların etrafında fitne fücur yorumlar arttı ve düne kadar sesi çıkmayanlar birden bire cesaretlenip sağa sola çemkirmeye, millî birlik ve beraberlik ruhuna zarar vermeye başladılar.

Toplumu germeye, insanları değerleri üzerinden tahrik etmeye varan yorumlarda gözle görülür bir kıpırdanma, uç noktalarda saf tutanlar palazlanmaya başladı birdenbire.

Bu milleti bir arada tutan millî ruhu öldürmeye, söndürmeye kimsenin hakkı yoktur ve dahi gücü de yetmez. Türkiye bir rövanş cumhuriyeti değildir ve olmamalıdır. Mine Hanım gibi rövanşistler, intikam yeminleri ededursunlar lakin bu millet o zihniyete bu zevki asla tattırmayacaktır.

El âlem uzaya mekik gönderirken Türk milletinin artık bir iç çekişmeye, enerjisi de, dermanı da, tahammülü de yoktur. Çok ciddi bir ekonomik imtihandan geçen bu aziz millet, ayrılıkçı, bölücü ve yıkıcı hareketlere bir daha müsaade etmez, etmeyecektir. Beş bin yıllık bir mazisi olan büyük Türk billeti, basiretlidir, aklıselim ve kalbiselimdir.

Göktürk, Karahanlı, Selçuklu ve Osmanlı Devleti ve onların hakanları bizimdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal da bizimdir, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da bizimdir. Bizim devlet geleneğinde Kağan, Hakan, Cumhurbaşkanı… Adı ne olursa olsun fark etmez, son söz Hakan’ındır!

Ne diyordu şair:

“İç Oğuz’da dış Oğuz’da

Sözün sonu baş Oğuz’da

Hanlar Han’ı Bayındır Han:

Olabilmez! Dese bir an

Uçabilmez kuş Oğuz’da!"

Bu kadar…