“2003 ila 2018 yılları arasında 15 yaş grubu öğrenci grubunun en çok arttığı ülkeler arasında okuma becerileri, matematik ve fen alanlarının her üçünde de performansını artıran tek ülke Türkiye oldu.”

MEB’in attığı tweet bu.

Okuma becerilerinde 40.sıraya,

Matematik okuryazarlığında 42.sıraya,

Fen okuryazarlığında 39.sıraya yükselmişiz.

Ekonomik ve İşbirliği Kalkınma Örgütü OECD tarafından uygulanan Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2018 sonuçları açıklandı.

79 ülke var sıralamaya alınan ve değerlendirilen.

Bir önceki değerlendirmeye göre 15 yaş grubunda ilerlemişiz evet ama OECD ortalamasına ancak yaklaşıyoruz.

Üçer yıl arayla yapılan değerlendirme için ancak kötünün iyisi denilebilir; 79 ülke arasında 40-42 ve 39.sırada olmak ancak “eh işte” dedirtebilir, ötesi var mı?..

PISA sonuçlarını değerlendiren Eğitim Reformu Analistleri de 15 yaşındaki öğrencilerin önemli bir oranının temel becerilerden yoksun olduğunu belirterek bu sonuçlarda ortaya çıkan tablonun çok büyük bir gelişme olarak yorumlanamayacağını belirtiyorlar.

Bu değerlendirmeye sebep olan temel etken: PISA 2018 sonuçlarındaki tüm alanlarda Türkiye’nin OECD ortalamasının altında yer alması.

Yine rakamların ve değerlendirmelerin ortaya çıkardığı bir başka sonuç daha var.

Ki işte burası bizim için çok önemli:

Bir ülkede eğitim kurumlarına yapılan harcamalar arttıkça o ülkelerin ortalama başarısı da artıyor.

Türkiye eğitime yaptığı harcamada nerede?..

Kaynakların yeterince değerlendirilmediği, israfın önlemediği bir ekonomik yapıda eğitime ne yazık ki olması gerektiği kadar harcama yapılmıyor.

Köy okullarının kapatılması gibi bir yanlış var karşımızda, son 10 yılda kaç köy ilkokulu kapandı misal?..

Pek çok tarikat ve benzeri yapılanmanın eğitimde etkili olma isteği ve bunun yarattığı olumsuzluk, günlük siyasi hesapların yarattığı karmaşa, çağdaş ve akla dayalı eğitimin yerine Atatürk’ü müfredattan çıkarma gibi uğraşlar, eğitmenlerin sesini duymama ve habire değişen sistemler ile öğretmen yetiştiremeyen eğitim fakültelerinin ortaya çıkardığı eksiklik ve daha nice etken arasında bu kez sıralamadaki yerimizin biraz iyiye ivmeyle yükselmesi elbette sevindirici ama yeterli mi?

Hiç değil.

79 ülke arasında 37 OECD ülkesi var.

37 OECD ülkesi arasında da Türkiye’nin geçtiği ülkeler sadece: Yunanistan, İspanya, Şili, Kolombiya, Meksika, Slovakya.

Bu ülkeler bize avuntu olabilecek eş değerde mi, takdir sizlerin.

Bu arada listenin tepesinde sürprizler de var.

Genel olarak Finlandiya gibi kuzey ülkelerini ilk sırada görmeye alışığız.

Finlandiya yine üst sıralarda ama bu kez listenin tepesinde Çin, Singapur, Estonya gibi yeni ülkeleri görüyoruz.

Bu ülkelerin başarıyı nasıl yakaladıkları öncelikle incelenmeli.

Nasıl olup da tepelere çıkmışlar ayrıntılı olarak gözlemlenmeli.

Demek listenin tepe sıraları kuzey ülkelerinin tapulu malı değilmiş.

Asıl tepe noktasındaki bu değişiklikler ve bu ülkelerin eğitim politikalarında neler yaptıkları tahlil edilmeli.

Eğitim hiçbir zaman siyasi saiklerle yönetilemez.

Eğitimin içinde hiçbir zaman politik amaçlar bulunmamalıdır.

Çünkü eğitim şakaya gelmez.

Bugün sırf sınav sistemlerinin yarattığı kaos ve değişiklikler yüzünden küreksiz sandal gibi okyanusun ortasında bir oraya bir buraya sürüklenen devasa bir öğrenci kitlemiz var.

Dağ taş üniversite ama üniversiteli işsiz sayımız rekor düzeyde.

Haliyle PISA’da yükselsek de bu bizim için hiç yeterli değil. Netice itibariyle 79’da 40’lardayız işte.