1950 li yılların şartlarında alındığımız ve kısaca NATO diye adlandırılan, Kuzey Atlantik Paktı veya antlaşması acaba halâ elzem mi demeden edemiyor insan.? NATO 1949 da Rus tehlikesine karşı kuruldu. 1952 de bizi de Kore savaşının hatırına NATO ya aldılar. NATO Tam 67 yıldır Türkiye için güvenilmeyen bir müttefik ve sözde dost olarak varlığını devam ettirdi. Bu ittifakın artık gözden geçirilmesi zamanı gelmedi mi acaba? II. Dünya savaşı sonrasında Avrupa’nın güvenliği için tasarlanan ve kurulan NATO, hep bu yönde hareket ederek Avrupa Devletlerini korumamış bilakis sömürmüştür. Almanya başta olmak üzre tüm Avrupa Devletleri ABD nin bir nevi emir eridirler. ABD den para alıyorlar sonra emir alıyorlar. Rahmetli Erbakan hoca yıllarca bu kuruluş ve Avrupa Topluluğu için ‘’bunlar Haçlıların ileri karakol güçleridir. Bunlar Haçlı Hıristiyan kulüptür’’ diye boşuna bağırmadı. Kuruluş gayesinden de anlaşıldığı gibi, sadece Avrupa’nın güvenliği için hareket ediyorlar ve Avrupa kıtasında önemli oranda toprakları olmasına rağmen Türkiye’yi devamlı dışlıyorlar.

400-500 yıl Avrupa’nın içlerine kadar egemen olmuş ve Avrupa batağına medeniyet getirmiş toprakların bu günkü ahvadı olan Türkiye’nin ve Türklerin bunlara ihtiyacı yok. Türkiye’nin ille de AB ye gireceğim diye numara yaptığını bunlarda biliyorlar, ama hadi git de diyemiyorlar. Çünkü Avrupa her bakımdan Türkiye ye muhtaç. Ortada açıkça söylenemeyen uluslararası bir oyun var. ‘’Türkiye girecekmiş gibi yapıyor, AB devletleri de almayacaklarmış gibi yapıyor’’ ve şimdilik oyun böyle devam ediyor. (!) Avrupa’nın güvenliğini sağlamak amacıyla kurulduğu iddia edilen NATO ittifakına Türkiye’nin’de girmesine o günün şartları göz önüne bulundurularak bakıldığında, tamam denilebilir. Ama NOTO ya girmek Türkiye’ye çok pahalıya mal olmuş ve bu pahalılık günümüzde adeta bir belâya dönüşmüş haldedir. NATO ülkeleri Güney Kore’yi ÇİN’e kaptırmamak için çıkardıkları Kore savaşını bahane göstererek ‘’Türkiye’yi de NATO ya alırız amma önce Kore’de kendinizi göstermeniz lâzım’’ diyerek toplamda 23 bin askerle Kore savaşlarına katılmamızı sağladılar. Özellikle Kunuri bölgesinde yapılan savaşta Askerimiz yok yere çok sayıda zayiat verdi. Kunuri’de Amerikan askerleri aniden siperleri terk edip kaçınca Binlerce Çin askeriyle Türk askeri bir anda karşı karşıya kaldı. ABD askerlerinin kalleşlik denilebilecek kaçışıyla Savaşın ortasında bırakılan askerlerimiz kısa zamanda 218 şehit, 455 yaralı, 94 kayıp. Verdi. Bu kayıplar daha sonraları Binlerle ifade edilirken, uzun yıllar ülkemizin her yerini Kore gazisi diye adlandırılan binlerce sakat insanımız doldurdu.

Türkiye Kore’ye Tugay gücünde değiştirme gücü göndererek toplam asker sayısını kısa zamanda 23 bine çıkardı. ‘’Hani derler ya aferine koşan tazılar misali.’’(!) Böylece Türkiye, ABD ve İngiltere’den sonra Kore’de en fazla askeri olan 3. ülke unvanını kazandı.(!) 3 yıl süren Kore savaşları sonunda Bileşmiş Milletler askerlerinin toplam kaybı toplamda 55 bin olurken, ABD 36.516 kayıpla ilk sırayı, İngiltere ikinci sırayı ve ardından bin küsür şehid ve binlerce yaralı ve ve bir o kadar kayıpla Türkiye’de 3. Sıraya oturmuştur. Kayıplarla birlikte binlerce insanımız maalesef NATO, dolayısıyla Amerikan sevdasına kurban verildi. Görüldüğü gibi Türkiye NATO denilen askeri Pakt’a girmeden önce, 23 bin küsûr askerle Kore’ye götürüldü. Amerikan çıkarları uğruna savaştırıldı. Binlerce ölü binlerce kayıp ve binlerce şehid verdikten sonra NATO ya lütfen(!) ham beygir gücü olarak alındı.

Daha sonra Marşal yardımları adı altında tonlarca domuz yağı ve ABD halkının kabul etmediği yiyecekler Türkiye’yi istila ederek halkımızın karakter yapısıyla oynanma noktasına gelindi. ABD nin askeri yardım tuzağı ise apayrı bir âlemdi. Hurdaya çıkardığı Cemseleri, tankları, uçak ve gemileri önce Türkiye’ye hediye etti,(!) bizi sevindirdi.(!) Ve ardından yedek parça satarak Türkiye’yi yıllarca soydu soğana çevirdi. Amerikan askeri yardımlarından sonra Türkiye’nin Tüm askeri kışlaları ABD tankları ve ABD Cemselerinin çöplüğüne dönmüştü. Mecburen değerinin üzerinde bir fiyatla yıllarca ABD den yedek parçalar alarak ülke insanımızın alın terlerini NATO ya dolayısıyla ABD ye akıttık. O kadar ki, Bozulan basit bir parçayı Türk sanayicisi yapacak fakat ABD, parçanın içini açamazsın, bakamazsın ve yapamazsın şartı koymuş. Lastik sanayimizde en kaliteli Uçak lastikleri yerli olarak yapıldığı halde maalesef NATO ve dolayısıyla ABD müttefikimiz(!) tarafından hep engellendik. Hava alanlarımızda bulunan az sayıda da olsa ABD askerlerinin en önemli görevi ‘’aman ha dikkat edin Türk askeri veya sanayicisi ABD nin sattığı parçayı yapmaya çalışmasınlar hemen mani olun’’ olmuştur. Ne yazık ki, ABD nin veya NATO nun hibe ettikleri cemseler ve tanklar yıllarca Askeri kışlalarımızın baş belası oldular. Tatbikat için araziye çıkan Tanklar geri dönemediği için günlerce kışlaya, tatbikatta bozulan, Paletleri kopan tanklar çekiliyordu. O halde Bir haçlı kulüp ittifakı olan NATO, AB ve bunların ağababası ABD nin ittifak(!) hikâyesi en kısa zamanda gözden geçirilmelidir. Bağımsızlığımızın, istiklâlimizin ve istiklalimizin düşmanlarına millet ve Devlet olarak artık tahammülümüzün kalmadığı daha yüksek sesle bu gün değilse ne zaman söylenecek?