Bilgi, öğrenme ve öğretmeye kutsallık düzeyinde değer yükleriz. Ancak her türlü “kutsal” ile aramıza koyduğumuz mesafe, bilgiye ulaşmada da geçerli.

Öğrenmeyi en şiddetli biçimde önerenlerin çoğunlukta olduğu ülkemizde bilgiye yine tek boyutlu olarak tutunanların çokluğu da şaşırtıcı...

Bir kişi, kendisinin dışındakileri bilmemekle hatta cahillikle suçluyorsa bildikleriyle yetiniyordur.

Ona göre bildikleri de hayatın tek gerçeğidir.

Öğrenmeyi teşvik amacıyla sıkça kullanılan “Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp” sözcüğü de tutunduğu bir daldır.

Cahillik gerçek anlamda öğrenmeye direnmektir.

Öğrenmek, her yaş ve dönemde basit bir eylem değildir. Binlerce yıldır keşfedilip bugünlere kadar gelişerek, günün gerçeklerine uygun şekillenerek gelen bilgi, içselleştirmediğiniz sürece “kutsal değer” kazanmış olamaz.

Başkasının ezberi, sizin bilginiz değildir.

TÜKETEREK TÜKENİYOR

Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır” özdeyişi, bir çabayı teklif eder.

Öğrenme gayretine sahip olmayan tembelleri kınamak da vardır bu sözün özünde…

Günümüzde bilgiye ulaşma yolları zirvedeyken sadece anlayabildiği, “aklına yatanı” bilgi diye kullananlara bilimsel bilgiyi kabul ettirmek imkânsızdır.

Bilginin kaynağına ulaşmak, dayandığı temelleri sorgulamak zorlu, uzun ve sabır isteyen bir çabanın ürünüdür.

Hal böyleyken görünen olaylara ve olgulara göre yargılar sunanlar popüler hale geldi.

Onların sesi yüksek çıkıyor.

Gerçek bilgiye sahip donanımlı kişiler, aynı ortamlarda daha cümleyi tamamlamadan; bilginin kaynak ve dayandığı temelleri işaret ettiği anda sözü kesiliyor.

Bu çağın insanı, bilmediği halde öğrenmeye ve bilenlere de saygı duymayanlar yüzünden sancı çekiyor.

Bilgisizliğin bilgi halini aldığı bir çağın içindeyiz.

Popüler toplum kültürü, üretmeden şehvetle tüketen insan üretiyor.

İşte bu insan da tüketerek tükeniyor.

HAZIRCI ÖĞRENCİLER

Kanal D Haber’de izledim. Haber şöyle: “Tembel öğrenciler hizmet sağlayıcı sitelerde para karşılığı ödevlerini başkalarına yaptırmaya başladı. Popüler e-ticaret sitelerinde birçok ilan bulunurken bir ödevin maliyeti ise bin 500 TL’yi bulabiliyor.

Yasak olmasına rağmen, e-ticaret siteleri ilân vererek 15 sayfalık ödev için bin 500 lira istiyor.

İlgi de oldukça fazlaymış.

Yasağı ihlâl edenler denetlenmeyince bilginin, emeğin, öğrenme çabasının değer görmediği ortamda hazırcılar sefa sürüyor.

Tez yazdırma, dönem ödevi yaptırma sıradan bir iş haline gelince; bu işi yapanlar da profesyonelleşmiş.

Yüksek not garantili. Aynı zamanda başkasının yaptığının kesinlikle anlaşılmayacağı güvencesiyle…

Bir de “Bilenle bilmeyen bir olur mu?” öğretisi vardı.

Bir değil, gerçekten bir değil.

Bilmeyen sanki daha kârlı görünüyor.

Ataların yüzyıllardır hüküm süren sözlerinin bile kıymetini yitirdiği günümüzde hazıra konmak, bilime ve bilgiye de bulaştıysa geriye ne kalır?

Utanmak!

Ancak utanmak da kalmadıysa geriye…

Bizi kurtaracak bir şey daha var; utanması gerekenler adına utanan mahcup ve mahzun insanlar.

Bari onları gerçekten bildikleri için utandırmayın, kınamayın!

Gün gelir onların kadim bilgileri tek kurtarıcı olur, olacaktır.