Tam metroya bineceğim, 


Bir tane yaşlı amca makinenin önünde panik yapmış dolduramıyor kartı...
Arkasında birkaç tane genç de bağırıyor amcaya: 
"Hadi be n’apıyosun, flört mü ediyosun makinayla!.." 

Tabii bunu duyunca delirdim. 
"Siz ne yapıyosunuz ya?" dedim. 
Gittim amcaya yardıma:
Canım amcam, sen ne istiyorsun? dedim. 
— "Kartım yok!" dedi.
— "Doldurduk kartını, al istediğin yere git bununla." dedim.
"Hatta başvuru yap, senin yaşına ücretsiz ulaşım!" dedim. 
Neyse ben de doldurdum kendi kartımı metroya geldim.
Baktım amca orada bekliyor hala...
"Ne oldu?" dedim. 
— "Yavrum, adres soracaktım; beni azarlarlar diye soramadım, seni bekledim." dedi. 
— "Olur mu öyle şey amcam! Peki nereye gidecektin sen?" dedim. 
— "ÜSKÜDAR MARMARAY" dedi. 
— "Amca Kirazlı'dayız, karşı tarafta kaldı o. Nasıl geldin buraya, Üsküdar çok uzakta!" dedim. 
Kafasını eğdi...
Dur, dedim anlattım ona. 
—"Buradan Yenikapı'ya git; sarı çizgiyi takip et, 
Marmaray'a bin; 2 durak sonra Üsküdar Marmaray'dasın"
dedim.. Ama baktım amca mahzun mahzun bakıyor;
Anlamamış durumu... 

—" Tamam, dedim amcam; gel beraber gidelim..."

Atladık metroya gidiyoruz Üsküdar'a doğru, yolumuz var da var...
Muhabbet olsun diye sordum:
— "Amca sen nerelisin?"
— "Orduluyum!" dedi. 
— "Var mı fındık bahçesi filan?" dedim. 
Dedi ki:
— "Yavrum, ben emekli ağır ceza hakimiyim."
"Vayy be!" dedim içimden. Onlarca kişiye müebbet dağıt; 40 yıl, 50 yıl hapis ver; sonra gel metroda kartı şaşır, ey insanoğlu... 
Sonra:
— "Amca, dedim. Ordu'dan İstanbul'a neyle geldin? Uçakla mı otobüsle mi?"
Amca dedi ki:
— "Hatırlamıyorum..."
Dedim:
— "Amca valizler nerde?
3 yaşındaki çocuk gibi yüzüme baktı:
— "Nerede?" dedi.
O an anladım ki amca demans hastası... 
Yani kişisel tarihini unutmak, kendi geçmişini silmek...

"Peki amca niye Üsküdar Marmaray?" dedim. 
— "OĞLUM BENİ, ÜSKÜDAR MARMARAY’da BEKLİYOR" dedi. 
— "Peki, telefonu var mı; nerede?" dedim.
— "Nerede?" dedi.
Anladım ki iş sıkıntı...
Neyse indik Üsküdar Marmaray'a. 
Oturduk bekliyoruz; gelen yok, giden yok...

Dedim amca kimliğini ver. 
Baktım adına soyadına; sonra bir tanıdığı aradım. 
Dedim böyle böyle; kimdir, bir yakını vs bir numara bulur musun? 
Sağ olsun, arkadaş yardımcı oldu. Kızının numarası geldi. 
Aradım...
Dedim gece gece rahatsız ettim ama... 
Daha lafımı bitirmeden; 
"Üsküdar Marmaray'da mısınız?" dedi. 
Evet, dedim; şaşırdım da tabii. 
Dedi ki size eniştemin numarasını vereceğim, onu arayın. 
Aldım numarayı; aradım enişteyi... 
Dedim gece gece rahatsız ediyorum ama...
O da hemen: "Üsküdar Marmaray'da mısınız?" dedi, evet dedim. 
—"Ya herkes biliyor; acaba ben mi bilmiyorum, niye burdayız???" derken;
Enişte geldi...

Gelir gelmez sarıldı bana; ama ben başladım azarlamaya:
"Demans hastası bu adam; niye tek başına salıyorsunuz dışarı?" dedim.
Enişte:
— "Evet, abi demans hastası; geçmişindeki hiçbir şeyi hatırlamıyor, doğru. 

Ama oğlu polisti. 3 yıl önce şehit oldu... 

Ve oğluyla son telefon görüşmesinde: 
"BABA, ÜSKÜDAR MARMARAY'DA SENİ BEKLİYORUM
" demişti... 

Her şeyi unuttu, 

Onu unutmuyor, 

Arada evden kaçıp buraya geliyor...

Dizlerimin bağı çözüldü. 
Çaktirmiyorum ama gözlerimden yaşlar akmaya başladı. 
Hemencecik toparladım, kaldım öylece...

Neyse onlar gitti; kafamda cümleler dolaşıyor. 
"Belki...dedim; oğlu gerçekten de oraya geliyor ama biz göremiyoruz!!!"

Sonra konu üzerinde daha da düşündüm de;
Demans hastalığı bizim de hastalığımız...

Toplum olarak geçmişimizi unuttuk;
Sağa sola savruluyoruz, nereye gittiğimizi bilmeden.

Kim olduğumuzu unuttuk...
Nereye gideceğimizi unuttuk..

...

(buraya kadar okuduysan, mutlaka paylaşırsın)

Editör: Haber Merkezi