Bayram tebriki için MHP'ye gelen DP heyetine Osman Durmuş'un "Sizin genel başkanınız Cindoruk değil mi?" diye sorması DP'lilerin canını sıktı. Morali bozulan DP temsilcileri "Biz o zaman kalkalım." diyerek bayramlaşmayı kısa kesti.

Durmuş'un misafirlerin kalbini kıran o soruyu art niyetle sorduğunu düşünmüyorum. DP'ye veya Cindoruk'a siyasi rekabetten dolayı laf dokundurmak gibi amacı olduğunu da sanmıyorum. Sözünün nereye varacağını hesap edemediği bir sürç-i lisan olmalı.

Ben Durmuş'un sorusunun münasip düşüp düşmediği veya sonuçlarıyla ilgili değilim. O soruyu Hüsamettin Cindoruk'un başında bulunduğu Demokrat Parti'nin durumunu göstermesi açısından önemsedim.

Cindoruk, yerel seçimler sonrası Süleyman Soylu'nun çekilmesinin ardından büyük iddialarla DP'nin başına geldi. Arkasında Süleyman Demirel'in desteği, merkez sağı toparlayacaktı. Gelişi sırasında kendisine 'Büyük kurtarıcı' gözüyle bakıldı.

O koltuğa oturmasının üzerinden aylar geçti ancak iddiasıyla paralel gelişme sağlayamadı. Anavatan Partisi'ni bünyesine kattı ama birleşmenin sıkıntılarını gideremedi. En büyük kârı Anavatan'ın genel merkez binası oldu. Siyasi olarak bir sinerji oluşturamadı.

"Sizin partinin başında Cindoruk var değil mi?" sorusu sadece Osman Durmuş'un değil, sokaktaki insanın da sorusu aslında... 'Eski Meclis Başkanı' sıfatıyla Cindoruk'un sesi daha fazla duyuluyordu. Soylu'nun DP'sinin bir siyasi duruşu vardı.

Bugün DP'nin ne istikameti var ne de geçmişiyle uyumlu çizgisi... Seçimlere 7 ay gibi bir süre kaldı. Ne tekrar şahlanış ne de iktidar yürüyüşü... Bir ışık yok. DP varlığını sürdürme riski altında. Belki de önümüzdeki seçimlerden sonra yok.

Seçim işbirliği veya siyasi ittifaklar bahsinde DP'nin adının sıkça geçtiği doğru... DP iktidar namzedi değil, ittifak arayışlarının partisi. 7 ay öncesinden belli oldu: 2011 seçimlerinde seçim ittifakları çok konuşulacak. Hem sağ hem solda...

Demokrat Parti ile Saadet'in başını çektiği partilerin blok arayışı bir süredir alttan alta yürüyor. Numan Kurtulmuş'un partiden kopmasının nedenlerinden biri de bu. Referandum sürecinde 'hayır bloku' için bazı girişimler yaşandı. Kurtulmuş'un direnmesi üzerine başarılı olamadı.

Bir mühendislik projesi olarak seçim döneminde tekrar gündeme geleceği kesin... Hedef AK Parti'yi durdurmak. DP ve Saadet başta olmak üzere başka bazı partilerin birlikte seçime girmesi sürpriz olmaz. Sandıktan çıkabilirler mi? Birlikte boğulmaları barajı aşma ihtimalinden daha güçlü.

Tecrübe gösterdi ki eğer bir oluşum siyasetin doğal akışı içinde değil de bir proje olarak gelişiyorsa halkın teveccühünü kazanma şansı yok. Bunu en iyi bilecek kişi de Cindoruk... 28 Şubat sürecinde DYP'den kopartılan milletvekilleriyle kurduğu DTP'nin ömrü seçime kadardı.

Sol siyaset de hareketli... Blok tartışması erken başladı. BDP'nin 'sol blok' önerisine CHP kapıları kapatmadı. Genel Sekreter Süheyl Batum, "Ülkedeki eşitsizlikleri giderecek bütün parti ve görüşlerle işbirliği yaparız." dedi. Batum, "BDP ile yapmayız." demedi.

Oysa Deniz Baykal'ın CHP'si BDP çizgisindeki bütün partilere kapılarını kapatmıştı. Bırakın seçim işbirliğini, siyasi ilişkileri bile en aza indirgemişti. Batum'un BDP'ye kapıyı açık tutması önemli. Daha erken denebilir. Bu konular önceden konuşulur, seçim öncesinde eylem planına dönüşür.

CHP içinde böyle bir bloku besleyecek damar var. Aynı şiddette 'hayır' diyecek karşı damar da var. CHP, BDP ile seçim işbirliği kararını kolay veremez. Parti içinde büyük krize neden olur. Belki konuşulur ama uygulamaya dönüşeceğini sanmıyorum.

DP'lilerin yerine ben olsaydım "Sizin genel başkanınız Cindoruk değil mi?" sorusuna "Hayır, Adnan Menderes." diye cevap verirdim. Hiç değilse bayram esprisi olurdu...