BALIKESİR'de yaklaşık 150 sivil toplum örgütünün oluşturduğu ve referundum öncesi çalışmalarıyla dikkatleri üzerinde toplayan Sivil Güçler Birliği,  bu kez de ülke gündemini yeniden işgal eden türban konusunda önemli bir çıkış sergileme cesaretini gösterdi. 
Platformun dönem sözcüsü Av. Birol Şahin, türban yasağını  pazarlık meselesi haline dönüştüren siyasileri kınadı, "ya yasağı kaldırın, ya da yasağı kaldıracak milletvekillerine koltuklarınızı terketmeye hazırlanın" çağrısında bulundu.

BALIKESİR Sivil Güçler Birliği dönem sözcüsü Av. Birol Şahin'in açıklaması şöyle:

Eğitim Özgürlüğünü ortadan kaldıran "Türban/başörtüsü Yasağı" malesef hala ülke gündeminin ilk maddesini işgal etmeye devam etmektedir.
Eğitim özgürlüğünü ortadan kaldıran bu sorunu çözemeyen bir Türkiye aydınlık geleceğe emin adımlarla yürümesi mümkün değildir.
Başörtüsü toplumumuzda yüzyıllarca kadınlarımızın geleneksel kıyafetinin ve İslam'a mensubiyetin ayrılmaz bir parçası olarak görülmüş ve taşınmıştır.
1.Dünya savaşının işgal günlerinde halkın gayretini ateşleyen; ismet-i harimimize, başörtüsüne uzanan zorba eller olmuş, kadınlarımızın başındaki Başörtüsü Kurtuluş Savaşımızın ve istiklalimizin sembolü kabul edilmiştir.
Ancak Cumhuriyet sonrası "çağdaşlık" adı altında topluma batı tarzı giyimi dayatmaları ile halk; gericilik sembolü "başörtülüler" ve ilericilik sembolü "Cumhuriyet kadınları" gibi bir ayrımla karşı karşıya gelmiştir.
Başından itibaren bu "fitne"nin müsebbibi olan bu zihniyet, "başörtüsü yasağı"nın sahibi, uygulayıcısı ve sorumlusudur.
Son yıllarda Başörtüsü yasağı bir devlet politikası haline dönüşmüştür.
Devletin yasakçı doğası ile hesaplaşılmadan ve topyekun bir özgürlük alanı açılmaksızın tüm tezahürleriyle ortadan kalkması mümkün değildir.
Bu noktada şunun altını kalınca çizerek bir kez daha belirtmek istiyoruz ki;
Başörtüsü mücadelesi "Başörtüsüz"lere karşı değil, sırf başını örttüğü için "eğitim hakkını" gasp eden zalimlere karşı yürütülen bir direniştir.
Başörtüsü direnişi İslam'ın "Adalet" hedefinin biz Müslümanlara yüklediği tarihsel sorumluluğumuzdur ve ülkemizde verilen Hak ve Adalet mücadelesinin bütünlüğü içinde anlamlıdır.
Başörtüsünü savunmak herkesin kendi kimliği ile var olabilmesi ve kendini ifade edebilmesini savunmaktır.
Başörtüsünü savunmak kadını meta haline getiren azgın sermayeye karşı emeği, devlete karşı insanı savunmaktır.
Başörtüsü mücadelesi herhangi bir parti, cemaat ya da genel anlamda "dindarlar"ın "rahatlatılması"nın değil daha adil ve yaşanabilir bir ülkenin inşası mücadelesidir.
Bu noktada başörtüsünün "partiler arası bir medya malzemesi" haline dönüştürülmesini reddediyoruz.
Son günlerde başörtüsünün, YÖK gibi 12 Eylül artığı bir kurum üzerinden tartışılmasını ve bunun sadece bir öğrenci sorunu olarak daraltılmasını, dolayısı ile ağza bir parmak bal çalmak anlamına gelen rüşvet-i hukuk tavrını kabul etmemiz mümkün değildir.
Bu vesile ile şunu özelikle vurgulamak istiyoruz ki; YÖK aracılığıyla birer kışlaya çevrilen üniversitelerdeki özgürlük sorunu salt başörtüsü serbestliği ile geçiştirilemez.
Yasağın kalkmasını "Başörtülü öğrencilere" verilen bir devlet imtiyazı ve lütfu görüntüsünü kabul etmemiz, temel hak ve özgürlüklerin bu görüntü arkasında anlamsızlaştırılarak bir lütuf halinde kamuoyuna sunulmasını onaylamamız mümkün değildir.
Bizler ne YÖK ne siyasi partiler ne de başka bir devlet kurumundan tolerans ya da göz yumma bekliyoruz.
Talebimiz ve hedefimiz Başörtüsünün hayatın her alanında ve hiçbir önkoşulsuz tamamen serbest olmasıdır.
"Hizmet alan-hizmet veren" ya da "öğrenci-çalışan" ya da "kamusal alan-özel alan" veya başka bir ikilem yaratılarak ve başörtü özgürlüğünün bu denklemlere sıkıştırılarak tartışılmasını dahi kabul etmiyor, bu hak gaspının tamamen iade edilmesi konusundaki net taleplerimizin bulandırılması çabalarını reddediyoruz.
Ve bu hakkımızı "devletin gözüne giren"ler ya da "müsamaha edilenler" olarak değil, Adalet ve Özgürlük mücadelesini tüm toplum için kazanan insanlar olarak elde edeceğiz.
İsten Başörtüsü isten Türban olarak tanımlansın İslam dininin kurallarına uyarak başını örten kadınlarımıza hayatın her alanında uygulanan bu yasağın siyasi partiler tarafından "pazarlık masası"ın konusu haline getirilmesi kabul edilemez.

Hele hele bu gün başöntüsü yasağının kaldırılmasının şartı olarak konuyla hak ve özgürlüklerle hiç ilgisi olmayan Dokunulmazlıkların ve YÖK'ün kaldırılması, seçim barajının düşürülmesi şartlarını ileri süren CHP 'nin insan hak ve özgürlüklerini pazarlık malzemesi haline geterek kadınımıza ve insanımıza yaptığı bu saygısızlığı şiddetle reddediyor ve kınıyoruz.

Bütün milletvekillerine son kez çağrıda bulunuyoruz:

Başörtüsü yasağını kaldırın!....

Yeterli çoğunluğunuz yoksa tıpkı 12.Eylül.2010 günü yaptığınız gibi millete müracaat edin...Millet bu sorunu en doğru biçimde çözer....

Artık yeter!...2011 yılına bu gündemle ve başörtüsü yasağı ile girmek istemiyoruz!...

Ya bu yasağı kaldırın ya da bu yasağı kaldıracak yeni milletvekillerine yerlerinizi terk etmeye hazırlanın!....

Bu vesile ile tüm halkımızı da artık inisiyatif almaya örgütlenmeye ve taleplerini yüksek sesle dillendirerek fincancı katırlarını ürkütmeye çağırıyoruz."

Editör: Haber Merkezi