Anladığım kadarı ile muhalefet ve iktidar yazdıklarımı anlamamakta ısrar ediyor. Kulaklarını tıkayıp gözlerini kapatıyorlar. Ama anlaşılana kadar, iktidar ve muhalefet bu konuda hareket edene kadar yazmaya devam edeceğim. Hatta sağır sultan duyana kadar.

Tekrar etmekte yarar var. Siyasetin itibarı Meclis’in yeniden yapılandırılmasından ve hakkıyla görevini yerine getirmesinden geçiyor.

Bu durum Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte daha da büyük ehemmiyet kazandı. Bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Meclis’in yasama ve denetleme gücünün en az Yürütme kadar etkin olmasını gerektiriyor. Bu denge kurulmadığı takdirde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni çöpe atın gitsin.

Bu sistem Yürütme görevini yapmadığında Meclis’in kamçı görevi yaptığı, Meclis’in görevini yapmadığı zaman Yürütme’nin lokomotif görevi üstlendiği bir dengeleyici sistem. Fakat ifade ettiğim durum ancak gerçek anlamda Meclis’in yeniden yapılandırılmasına bağlıdır.

Yine vurgulayayım. Öncelikle yasama ve kanun çıkarma görevi sadece Meclis’e ait. Öncelikle ülkenin ve yürütmenin işleyişini iyi takip edecek yeni bir mekanizma Meclis’te kurulmak zorunda. Var olan ana komisyonların işleyiş ve yetkileri yeniden düzenlenmek zorundadır. Yeni birimler kurulmak zorundadır.

Bugün komisyonlar res’en her hangi bir kanun veya kararı ele alma yetkisi yoktur. Ancak önlerine gelen konuları gündeme alabilmektedir. Her komisyon öncelikle görev alanlarına giren konularda toplumun ve kamunun ihtiyaç duyduğu, aksak giden alanlarda res’en inceleme yapmalıdır.

Milletvekillerinin acilen ‘Medine dilencileri’ gibi kapı kapı dolaşıp ricacı durumdan kurtarılmalıdır. Ana görevi yasama olan milletvekillerinin bürokratların kapısında ne işi var? Oysa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine göre o milletvekili bugün talepte bulunduğu bürokratın kapısına çıkardığı yasanın hükümlerini uygulamadığı için ancak hesap sormaya gitmelidir.

Bundan bir süre önce Meclis’te ziyaret ettiğim bir milletvekili otoyol ve köprülerden geçişte yüksek cezalardan şikâyet eden vatandaşa “Aynı şey benimde başıma geldi. Bizimde okumamış. Arkadan yüksek cezası geldi.” diye dert yanıyordu. O vekile “Yetki sizde. Bunun düzeltilmesi için neden bir kanun teklifi hazırlamıyorsunuz? Mesela trafik cezalarında bu durum tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içindedir. Otoyolda cezalar tebliğ yapılmadan yükleniyor. Trafik cezalarındaki ödeme gibi otoyol ve köprü geçişinde de tebliğ tarihinden 15 gün içinden ödeme yapmayanlara uygulansın. İş çözülür” dedim. Kafasına yattı. Ama Meclis’te milletvekilinin bir kanun teklifi hazırlayıp vermesinin önüne o kadar engel var ki?

Geçtiğimiz hafta bir TV programında Cumhurbaşkanı Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden geri dönüş yok dedi. Doğru bu sistemden geri dönüş olmaz. Ama bu sistemin olmazsa olmazı Meclis’in yeniden yapılandırılması gerçekleştirilmezse Yürütme ayağı da çok uzun sürmez yükü taşıyamayarak kırılır.

Diğer taraftan son günlerde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem konusunu ısrarla gündeme getiriyor. Eğer bu düşüncesinde samimi ise sistemden önce ‘Güçlendirilmiş Parlamento’ için adım atmalıdır.

İmkân bugün vardır. Önümüze güçlendirilmiş Parlamento modelini koymalıdır. Bunu koy ki bizlerde ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ nedir anlayalım?

Şunu çok net ifade edelim. Açıkça ne oldukları halkın önünde tartışılmayan halkın görüşlerine taslak aşamasından itibaren sunulmayan ne ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ ne ‘Yeni Anayasa’ bu ülkeye fayda getirmez.

Bugünün siyasilerine hayret ediyorum halkın görüş ve beklentilerinden uzak taslaklar hazırlanıp önümüze bir şeyler geliyor. Sonrada bu millette kabul görmesi bekleniyor.

Tekrar etmekte yarar var. Siyasetin itibarı bugün milletin temsil yeri Meclis’in imarından geçmektedir.

Neyse…

Kalın sağlıcakla…