Sosyal medyada dolaşırken bir dostun durumdan paylaşımı dikkatimi çekti. Paylaşımında iki soru vardı. “Elinde bir anahtar verilip kapı aramak mı, Yoksa bir kapı gösterilip anahtar aramak mı istersiniz?” Takılmıştım o dosta sen hangisini istersin? diye. “Anahtar arayanı olmak isterdim” diye cevap verdi.

Bugünlerde dünyadaki gelişmeler ile birlikte Türkiye içinde siyasetteki hareketlenmeler paralel gidiyor. Bir dönem çok ciddi baktığımız iç ve dış gelişmeler bugünlerde dikkatimizi çekmekten çok uzaklaştı. Zamanla aynı sıkıntılara bağışıklık mı kazanıyoruz yoksa daha önce çok mu abartıyorduk? Anlamış değiliz. Daha önce bölgenin kaderini değiştirecek diye baktığımız değişiklikler bugünlerde daha fazla yaşanmasına rağmen duyarlılığımız kendiliğinden kayboldu gibi görünüyor. ABD ile Fırat’ın doğusu üzerine mücadelemiz, bir dönemin S400’leri, F35 krizi, İdlip’teki gelişmeler… Rusya-İran-Türkiye üçlü zirvesi ve bölgenin kaderini değiştirecek kararlar bile basit gündemler gibi gelip geçti.
Dün gece başlayan gösterilerle Mısır’da garip gelişmeler yaşanıyor.
Öyle görülüyor ki 24 Haziran seçimlerinden bu yana Türkiye’nin siyaset alanında başlayan belirsizliği bölgesel ve dünyadaki gelişmelere yönelik toplumsal duyarsızlığa sebep oluyor. Cuma günü kaleme aldığımız yazımızda 5 günlük memleket ziyaretimizden aktardığımız vatandaşın gündeminin yeni siyasi oluşumların gidişatına odaklandığını işaret etmiştik. Aslında yeni siyasi oluşumları ele alırken vatandaşın Bakanlar Kurulu’nda beklenen değişiklikler hakkındaki gündemi gölgede de kaldı.
Merak edilen konuların başında yeni siyasi oluşumlar kadar Bakanlar Kurulu’ndaki değişimde gündemde. Hatta gözlemlerim Bakanlar Kurulu’ndaki değişimin haritası yeni siyasi oluşumları gölgede bırakacak derecede önemli.
Bu nedenle şunu açık ve net olarak söylemekte fayda var. Bakanlar Kurulu’nda yapılması düşünülen değişiklikler vatandaşın beklentilerini büyük ölçüde karşılaması durumunda siyasette istikrarın devamı güçlenecek. Bakanlar Kurulu değişikliklerinde milletin beklentilerinden çok farklı dengeler dikkate alınması durumunda “Gelen gideni aratır” tartışmalarını beraberinde getirecektir. Hele değişimde yeni oluşumlara endeksli denge politikaları izlenmesi ise milletin beklentilerini karşılamaktan uzaklaştıracaktır.
Kulislerden aldığım izlenimlere göre Bakanlık koltuklarında gözü olan bazı kesimlerin yeni oluşumları gerekçe göstererek avantaj sağlama peşinde koştukları görülüyor. Oysa bu kesimler 31 Mart seçimlerinde de aynı taktikle AK Parti’nin neredeyse hezimete yol açacak bir yola girmesine neden oluyorlardı. Hatta İstanbul ve Ankara’nın kaybında etkili olanlarda bunlardır. Siyaset oyunu içinde olanlara bu açıdan daha iyi bakmak lazımdır.
Bazı eski siyasi figürlerin Türkiye’de etkisi kalmamıştır. Bu figürlerin gölgesinin değdiği yerler zaten kurumaktadır. Hele bu figürler üzerinden denge kurmaya çalışanlar hiç fayda getirmeyecektir.
Bunun zorlaması Adalet Bakanı Abdülhamit Gül üzerine oynandığını görüyoruz.
Bu nedenle önümüzdeki günlerde gerçekleşmesi beklenen Bakanlar Kurulu değişimi bir taraftan siyasi istikrarın geleceğini, bir taraftan toplumsal algıyı, diğer taraftan bölgemizde ve dünyadaki gelişmelere hassasiyet derecemizi etkileyecektir.
Kısaca siyasetin kapısı bellidir. Eline anahtar alan kapı aramaya devam etsin. Bizler kilitlenen siyaset kapısı için anahtarı arayıp bulalım.
Kalın sağlıcakla…