Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçilme kararının ardından siyasette yenileşme, değişim ve gelişme beklentileri toplumsal tabanın bütününe hâkim oldu. Bu değişimi toplum öncelikle mevcut siyasi yapıların kendi içinde bekledi. Bu beklentilerin çerçevesi tahmin edilenden çok geniştir. Sadece kadro, program, vizyon, lider değişimi değil bunların ötesinde tıpkı Cumhurbaşkanlığı Sistemi gibi kökten bir değişim ve yenileşme hareketidir beklentiler. Yenileşme, değişim beklentisinin bu çerçevesinde kalacak çok küçük boşluklar bile toplumu hayal kırıklığına uğratmaya yetecektir. 
Aslında öyle de oldu. 16 Nisan Referandumu sonrası Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanlığı’na dönüş imkânı yenileşmenin ve değişimin odak noktası haline gelmesine neden olmuştu. Toplumsal beklentileri tam manası ile karşılamak konusunda metal ve mental yorgunluk teşhisleri doğru yolu gösterdi aslında. Toplumsal talepler karşısında yaşanan durumun doğru teşhis edilmesine rağmen tedavilerin aynı doğrulukta yapılamaması gerçeği ortaya çıktı. Toplumsal talepler doğrultusunda siyasette yenileşme ve değişim kadro ile sınırlı kaldı. Ne hikmettir bilinmez bütün siyasi yapılarda toplumsal talepler kadro değişikliği ile sınırlı kalacak şekilde karşılanma yoluna gidildi. 
Oysa toplumsal beklenti siyasetin misyonunda, sorunlara bakışta, gelişen yeni şartlara karşı oluşan talepler, sorunlar ve anlayışlara kadar bütün alanları kapsıyordu. Yaklaşımlar daha bir insan odaklı, günlük yaşamı kolaylaştırıcı, zamanın getirdiği şartlar dâhilinde ortaya çıkan yeni durumlara göre çözümler üreten, daha lokal günlük sorunlara odaklı.
16 Nisan sonrası Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçilmesi ile paralel olarak toplumsal yapının beklediği siyasetteki yenileşme ve değişimi AK Parti karşılayamadı. Bunun işaretlerini ne 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Milletvekili seçiminde, ne de 31 Mart 2019 yerel yönetimler seçiminde ne de 23 Haziran İstanbul seçimlerinde toplumu ikna edecek bir şekilde veremedi. Hatta yaptığı her girişim, attığı her adım toplum tarafından beklentilerin tam aksine anlaşıldı. 
CHP ise 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muharrem İnce ile yakaladığı toplumsal değişim yenileşme taleplerini elinin tersi ile itti. Oysa toplumun Muharrem İnce’ye ve CHP’ye teveccühü tıpkı AK Parti’den olduğu gibi kadro değişikliği değil mantalite, vizyon, misyon değişimi ve yenileşme beklentisiydi. Aslında toplum CHP’den devletçi kimliğinden sıyrılmış, toplum katmanlarının bütün unsurlarını kapsayan, çağın beklentilerini okuyabilen bir yapıya kavuşmasını bekliyor. Ama inandırıcı şekilde bunu ortaya koyacak adımlardan uzak kaldı hep.
Yeni siyasi hareketler ise mevcut ana siyasi yapılardan daha ileri bir umut haline dönüşmedi. Toplumsal taleplere uygun siyasi yenileşme ve değişimin işaretlerini dahi veremediler. 
Bugün gelinen noktada toplum siyasette yenileşme ve değişim talebini ısrarla sürdürdüğüne şahit oluyoruz
. Bu sefer yenileşmeye cevap vermede yetersiz kalan siyasal kurumlar yerine lokal olarak bunu ortaya koydu. 31 Mart seçim sonuçları ve İstanbul seçimleri bunun göstergesidir. 
Gelinen noktada öyle görülüyor ki siyasetteki yenileşme ve değişim beklentileri mevcut siyasi yapılarda gerçekleşme imkânı kalmadığını gösteriyor. Toplum bu açıdan beklentilerine cevap alamadığını düşünüyor. 
Şu bir gerçektir; bugüne kadar siyasetin merkezinde veya kıyısında yer almış ister yapılar ister kadroların ve anlayışların işi bitmiştir. Bundan sonra siyasette yenileşme ve değişimin temsilcisi olarak ortaya çıkan hareketlerin merkez ve kıyısında eski kadrolardan kırıntı bile başarısızlığa neden olacaktır. Bu açıdan zaten Meral hareketi kalmamıştır. Ahmet Davutoğlu’nu ise hiç saymıyorum. 
Türkiye’nin öncelikli problemi haline gelen ekonomik sıkıntıdan dolayı gündeme gelen Ali Babacan hareketinin mevsimlik bir hayat hakkının ise Abdullah Gül, Beşir Atalay gibi takavete ayrılmış duayenlerin gölgesinde kalması nedeniyle akamete uğramıştır. 

Şu da bilinmelidir; akşam yabancı misyon şefleri ile aynı masada yemek yiyip sabah milletin önüne çıkarak yeni siyaset anlayışı olmaz.  
Aslın tüm bu gelişmeler doğrultusunda AK Parti’nin 23 Haziran İstanbul seçimleri ile tescillenen bazı hastalıklarını doğru ve akıllı şekilde tedavi etmesi ve toplumsal beklentiler doğrultusunda siyasete yenileşme ve değişimi gerçekleştirme fırsatı doğmuştur. 
Bu fırsatın kaçması halinde önümüzdeki yıllarda hiç beklenmeyen çok ciddi siyasi gelişmeler toplumsal taleplere uygun olarak ortaya çıkacaktır. 
Kalın sağlıcakla…