Milletçe büyük bir badire atlattık.
Başkomutanın dirayetli, Türk Milleti'nin tanklara direnişi, Türk Basınının milli duruşu sayesinde. 
Dua ediyoruz hepimiz.
Günlerdir de demokrasi nöbetindeyiz.
İlk anların şokunu üzerimizden atsak da, henüz kendimize gelebilmiş değiliz.
Aklı selim herkesin kafasında bazı soru işaretleri var. 
Birbirine soruyor herkes ve cevap arıyor.
Nasıl bir ruh halidir ki bu, kendi ülkesinin meclisini, binalarını bomba atar, askerine, polisine, vatandaşına kurşun sıkar?
Gavurun yapmadığını bile yapar?
Akıl erdirmekte zorlanıyorum hâlâ.
Konuştuğum herkesle paylaşıyor, görüşünü almaya, aydınlanmaya çalışıyorum.
Herkes farklı şeyler söylüyor bu KANSIZ HAİNLER için. 
Ben ise aradığım cevabı, Balıkesir İmam Hatipli meslektaşımın yazısında buldum.
Sizinle paylaşmak istedim Ahmet Hakan'ın o yazısını. 
Soru işaretlerini ortadan kaldıran o yazı şöyle:
***
Neden parti kurmak yerine devlete sızdılar?
SORU: Fetullah Gülen ahaliyi ikna etmek yerine neden eleman yetiştirip devlete sızmayı temel yöntem olarak seçti?
CEVAP : Fetullah Gülen hareketinin çıkış noktası şudur: "Devleti  ele geçirirsek.. Toplumu da ele geçiririz." İşte bu nedenle ahaliyi ikna etmek için uğraşmak yerine devleti ele geçirmeye ve ajandalarındaki düzeni kurmaya çalıştılar. 
SORU : Ajandalarındaki düzen nasıl bir düzendir?
CEVAP : Kendi dini anlayışlarına uygun bir düzen..
SAPIKÇA BİR SABIR,
SAPIKÇA BİR İNAT,
SAPIKÇA BİR GİZLİLİK..
SORU : İyi ama iktidarda zaten dindar insanlar yok mu? Fetullah onları dindar saymıyor mu?
CEVAP : Yalanları ve numaları bir tarafa bırakırsak... Fetullahçılar, kendi din anlayışlarının dışında kalan dindarları her zaman küçümsemişlerdir. Onları "gerçek dindar" olarak görmemişlerdir. Dış odaklarla kurdukları diyaloglarda da "biz farklıyız" mesajını vermeye  çalışmışlardır. Dışarıda tezgâhlanan her türlü hile ve planın gönüllü uygulayıcı olmuşlardır.
***
SORU: Devletin kılcal damarlarına bu derece girmeyi nasıl başardılar?
CEVAP: Yıllardır sadece eğitime yatırım yaptılar. Dersaneler bunun içindi. Öğretmenlere yatırım bunun içindi. Kolejeler bunun içindi. Sınav sorularını çalma  bunun içindi. Zeki ve fakir öğrencileri devşirmek bunun içindi. Sabırla, inatla ve hepsinden önemlisi büyük bir gizlilik içinde bunu yaptılar. 
**
SORU : Bu çok büyük sabır, çok büyük gizlilik ve çok büyük bir örgütlenme becerisi gerektirmiyor mu?
CEVAP: Evet, gerektiriyor.. Gizlilik çok önemli bunlar için.. AdaMların dinleri imanları gizlilik.. 
Mottoları şu: "Zafer günü gelinceye kadar kendini belli etme."
Sabırda önemli.. Bir çocuğu alıyorlar, yetiştiriyorlar; devlet sokuyorlar, sonra amaçları doğrultusunda kullanıyorlar.. Bunun ne büyük bir sabır gerektirdiği ortada.. Ama bütün bunlardan daha önemli örgütlenme becerisi.. Böylesi bir amaca ulaşmak için müthiş bir örgütlenme becerisine sahip olmak şart. Kısacası bu işin üç prensibi var. 
BİR : Sapıkça bir sabır. 
İKİ: Sapıkça bir inat.. 
ÜÇ: Sapıkça bir gizlilik..
SORU : Güleni ABD mi kullanıyor?
CEVAP : Gülen'e sorsanız.. O ABD'yi kullanıyordur... ABD'ye sorsanız... Onlar Gülen'i kullanıyordur... Bu işler böyledir.. Bir süre sonra kimin kimi kullandığı belirsizleşir.
SORU: Daha düne kadar herkes Fetullah'ın etafında "Hocam, hocam" diye dolanıyordu. Bu nasıl oldu?
CEVAP: Adam yargıya egemen olmuş, polise egemen olmuş.. "Hocam hocam" diye dolanmayan tehdit altındaydı.. Böyle bir ortamda dolanma da görelim. Herşeye rağmen dolanmayanlar da vardı. Selam olsun onlara..
BİR TILSIM BU, 
BİR EFSUN..
SORU : Bunca general, buncal albay, bunca subay.. Nasıl olur da bu adama inanır?
CEVAP: Adamın etkileyici bir tarafı var. Birikimiyle, hitabetiyle, ağlamasıyla falan bir etki alanı yaratabiliyor. Bağlılarının kendilerini "özel" hissetmelerini sağlayacak numaraları var. Tılsımlı bir adam gibi.. Efsunluyor çevresindekileri.. General dediğin adam, 40 yıldır onun efsunu altında... Öyle yetişiyor... Ta en başta
SORU : Başarsaydılar ne olurdu?
CEVAP: Felaket olurdu.. Ergenekon ve Balyoz süreçlerinden bildiğimiz o acımasızlık devreye girecekti. Kendilerini sadece kendi gruplarının çıkarlarına adamış gözü dönmüş robotlar, Türkiye'yi bir "abiler cumhuriyeti" haline getirecekleri. Gülen de ruhani lider olacaktı... Humeyni gibi olmak isteyecekti. Ama olamazdı, çünkü Humeyni'nin arkasında halk vardı. 
****
SAFIZ AMA 
HAİN DEĞİLİZ!
Kafamdaki o sorulara cevap ararken bir de  Yeni Şafak'tan meslektaşım Ali Nur Kutlu'nun 2.5 yıl önce tarihe not düştüğü şu satırları geldi önüme:
Okuyalım..
Şunu anladık:
Biz her zaman samimiymişiz, her zaman safmışız, size sarılırken başka bir hesabımız yoktu ama sizin hep varmış.
Meğer sizin paralel bir dünyanız varmış.
Meğer sizin paralel duygularınız varmış.
Meğer siz hiçbir zaman kardeş gözüyle bakmamışsınız bize.
Meğer siz alnı secdeye değen insanlara zarar verebiliyormuşsunuz.
Meğer sizin aklınız, fikriniz, zihniniz bizim gibi değil, başka türlü çalışıyormuş.
Meğer biz ne kadar safmışız.
Evet, biz safız ama hain değiliz.
***
KANSIZ BUNLAR
BABALARINI KESER!
Bu hainlerin nasıl bir ruh haline sahip olduklarını ise, Altıeylül Belediyesi Başkan Yardımcısı Zeki Çabuk'un bana yaptığı şu teşhisi paylaşarak bitiriyorum: 
Bunlar ateist ile dine imana karşı durur. O...pu ile fahişelik yapar.. Şarapcıyla alkolik olur..
Ülkücüyle vatansever, Kemalistle ulusalcılık oynar.
Bunlar bir tek işaretle babasını keser, anasını süründürür..
ALLAH KORUMUŞ ÜLKEMİZİ ve MİLLETİMİZİ...